TİP, CAN ATALAY İÇİN ‘ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ’NÜ HATAY’DAN BAŞLATTI…
Türkiye İşçi Partisi (TİP), Yargıtay tarafından Gezi Davası’nda aldığı hapis cezası onanan Hatay Milletvekili Can Atalay için “Özgürlük Yürüyüşü”nü bugün Hatay’dan başlattı. Yürüyüş öncesi basın açıklaması yapan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Halk iradesini yok saydıkları bir TBMM’nin açılış törenine katılmayı reddederek Hatay’a geldik. Biz Meclis’in sarayın oyuncağı haline getirilmesine izin vermeyeceğiz. Buna da sessiz kalmayacağız. Bu oyunun bir parçası olmayacağız. Halkın yanında, halkın vicdanında bir özgürlük yürüyüşü başlatacağız. Özgürlük yürüyüşümüz ilçelerden, köylerden, mahallelerden geçerek ilk etapta Ankara’ya varmayı hedefliyoruz” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Hatay Milletvekili Can Atalay’ın da aralarında bulunduğu Gezi tutuklularının tahliye edilmemesine karşı TBMM’nin yeni yasama yılına başladığı bugün Hatay’dan Ankara’ya yürüyüşüne başladı.
Yürüyüşün ilk gününde Erkan Baş, TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Can Atalay’ın ailesi, arkadaşları ile birlikte, Asi Yaşam Merkezi Sosyal Alanı’nda basın açıklaması yaptı. Erkan Baş, şunları söyledi:
“Bugün bir ekip, tarihi bir özgürlük yürüyüşünün ilk adımını atmak için Hatay’dadır. Yürüyüşümüzü Hatay’dan başlatıyoruz çünkü on binlerce yurttaşımızın iradesinin gasp edildiği bir kentteyiz. Yürüyüşümüzü Hatay’dan başlatıyoruz. Depremde on binlerce insanımızı yitirdiğimiz bir kentteyiz ve yürüyüşümüzü Hatay’dan başlatıyoruz çünkü eğer Gezi bir davanın konusu olacaksa önce Ali İsmail’in, önce Abdocan’ın, önce Ahmet Atakan’ın hesabının sorulması gerektiğine inanıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Gezi davası sözde Yargıtay tarafından onaylandı. AKP iktidarının yargıyı bir sopaya çevirdiğini ve bu sopayla toplumu hizaya getirme çabalarının yeni bir örneğiyle daha karşı karşıyayız. İlk örneği değil ama itiraf etmek gerekir ki belki de en cüretkar, en halk düşmanı olanlardan bir tanesiyle karşı karşıyayız.
Burada, bu yürüyüşümüze başlarken bir kez daha ifade etme ihtiyacı hissediyorum, Gezi Direnişi dünyanın en barışçıl, en insani ve en haklı itirazlarından bir tanesidir. Bu ülkede milyonlarca insanın parçası olmaktan onur duyduğu bir isyanı, bir direnişi suçlu ilan etmeye kalkmak milyonlarca yurttaşımıza hakaret etmektir. Can Atalay’ı, Osman Kavala’yı, Çiğdem Mater’i, Tayfun Kahraman’ı, Mine Özerden’i suçlu ilan etmeye kalkanlar, darbecilikle suçlamaya kalkanlar, ülke tarihine bir kara leke olarak geçeceklerdir. Gezi, bir itiraz hareketidir. Gezi Türkiye’nin yüz akı olan, dünyaya örnek olmuş, köklü bir direnişin adıdır. Gezi bütün Türkiye’dir. Ve tam da bu nedenle mafya babalarıyla, uyuşturucu baronlarıyla, yerli-yabancı patronlarla sarmaş dolaş olup bu ülkede iktidarda olanların bize ne dedikleriyle zerre kadar ilgilenmeyeceğiz. Onların hakaretleri bizim için onur nişanesi sayılır. Herkes bilsin; bir adım bile geri atmayacağız. Köşemize sinip beklemeyeceğiz.
“BİZ MECLİS(İN SARAYIN OYUNCAĞI HALİNE GETİRİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”
Susmayacağız. Susmamayı ve itaat etmemeyi öğrendiğimiz en önemli anlardan bir tanesi de Gezi direnişidir. Gezi’de ayağa kalkan milyonlar bize susmamayı, itaat etmemeyi öğretmişlerdir. Bugün ayrıca halk iradesini ayaklar altına alan iktidarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılışını bir şova çevirmeye çalıştığı bir gün. Tam da bu nedenle halk iradesini yok saydıkları bir TBMM’nin açılış törenine katılmayı reddederek Hatay’a geldik. Biz Meclis’in sarayın oyuncağı haline getirilmesine izin vermeyeceğiz. Buna da sessiz kalmayacağız. Bu oyunun bir parçası olmayacağız. Halkın yanında, halkın vicdanında bir özgürlük yürüyüşü başlatacağız. Özgürlük yürüyüşümüz ilçelerden, köylerden, mahallelerden geçerek ilk etapta Ankara’ya varmayı hedefliyoruz. Arkadaşlarımızın yaptığı hesap 800 kilometreyi aşacak, yaklaşık bir ay sürecek bir yürüyüş demek bu şu an itibarıyla. Bu yürüyüşün içerisinde işçilerin seslerini yükseltmeye çalışacağız, doğa için mücadele eden arkadaşlarımızın, dostlarımızın sesini yükseltmeye çalışacağız, kadın cinayetlerine karşı yükselen mücadeleye ses olmaya çalışacağız. İşçi cinayetlerinin önlenmesi için gereken taleplerin alınması için sesimizi yükselteceğiz. Gençlerin gelecek mücadelesinin bir parçası olduğumuzu ifade edeceğiz. Gençlerin aydınlık yarınlara ulaşması için elimizden ne geliyorsa hep beraber yapmamız gerektiğini tüm yurttaşlarımızla paylaşacağız. Laikliği ayaklar altına alanların, cumhuriyet değerlerini hiçleştirenlerin karşısında durduğumuzu hep birlikte göstermeye çalışacağız. Eşit yurttaşlık isteyenlerin, barış isteyenlerin yan yana, omuz omuza bu yürüyüşün bir parçası olduğunu ifade edeceğiz. ‘Can Atalay’a özgürlük’ diyeceğiz. Hatay, 6 Şubat depreminin sonuçlarını en ağır biçimde yaşayan kentlerimizden bir tanesi. Can Atalay’ın Hatay milletvekili olarak aday gösterilmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi buradaki yurttaşlara karşı olan sorumluluğumuz, borcumuz. Onlarla birlikte hem geçmişte işlenen suçların cezasını takipçisi olmak hem de Hatay’ın insanca, topluma yakışır bir biçimde, rant için değil halk için yeniden inşaat sürecinde görev almak ve sorumluluk almaktır. Bakın ufacık bir yağmur yağıyor dünden beri. Hatay’da ara ara serpiştiriyor. Ve hayat felç olmuş durumda.
“SARAY DEĞİL, GEZİ KAZANACAK”
Buradan özellikle İstanbul, Ankara, İzmir’e, Edirne’ye, Sinop’a ülkenin dört bir yanında seslenmek istiyorum. Burası hala depremi yaşıyor. Burada hayatın normalleşmesinden, olağan biçimde seyrinden söz edemiyoruz ve depremzedelere yoldaş olacağımızı ifade etmek için de yürüyüşümüzü Hatay’dan başlatıyoruz. Ezcümle hep birlikte yürümeye davet ettik yurttaşlarımızı, dostlarımızı, arkadaşlarımızı. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına doğru giderken emekçilerin, özgürlükçülerin, cumhuriyetçilerin sözünü daha etkili biçimde söyleyebilmek için yürüyeceğiz. Yolun sonunda sesimizi bu ülkenin dağına, taşına yazmak var. Bu yolun sonunda, daha şu andan itibaren zaten sağ olsunlar gösterdiler. Yalnız olmadığımızı görmek var. Bu yolun sonunda yeni bir yurttaşlık bilinci yaratmak var. Halk olarak birleşmek var ve sonunda mutlaka kazanmak var. Herkes inansın. Mutlaka kazanacağız. Saray değil Gezi kazanacak. Zorbalar değil halk kazanacak. Hepimizin yolu açık olsun.”