SU KAYNAKLARI TEHLİKEDE

Balıkesir’in Bigadiç, Balya ve Karesi ilçeleri, üç farklı şirketin maden projeleriyle çevresel felaket riskiyle karşı karşıya. Projeler aktif fay hatlarıyla iç içe, ormanlar “bedel karşılığı” kesiliyor, yeraltı suları siyanür tehdidi altında.
Madenlerle kuşatılmış durumdaki Balıkesir aynı zamanda deprem riski altında. (Fotoğraf: BirGün)
Balıkesir’in altı kaynıyor. Bir yanda madencilik şirketlerinin bitmek bilmeyen üretim iştahı, diğer yanda deprem riskiyle yaşayan halkın endişesi. Bigadiç’te altın-gümüş madeni üretim kapasitesini 83 kat artırmak isteyen Zenit Madencilik, Balya’da altın üretimi planlayan Limak Holding’e bağlı Altınordu Madencilik ve Karesi’nin Turplu Mahallesi’nde patlatmalı açık ocak kurmak isteyen Koza Altın İşletmeleri. Üç farklı şirket, üç farklı ilçe, ama aynı senaryo; şirketler deprem hattı üzerinde altın arayışı.
Balya projesi için Limak Holding’e bağlı Altınordu Madencilik A.Ş., 13 Aralık 2024’te Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na çevresel etki değerlendirme (ÇED) başvurusunu sundu. Karesi Turplu projesi için Koza Altın İşletmeleri A.Ş., 11 Nisan 2025’te inceleme raporunu hazırladı. Önce 2017’de “ÇED gerekli değildir” kararı alındı. Ancak bu karar 2022’de yürürlükten kalkan yönetmelik nedeniyle iptal edildi. Bigadiç Kızılçukur projesi için Zenit Madencilik, 10 Ekim 2025 tarihinde kapasite artışı dosyasını Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sundu. Projelerin üçü de ‘inceleme-değerlendirme’ aşamasında bulunuyor.
AKTİF FAY HATLARINDA
CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın hazırladığı teknik inceleme raporu, üç ilçedeki projelerin ortak bir tabloya işaret ettiğini ortaya koydu. Rapora göre maden sahaları, aktif fay hatlarına tehlikeli biçimde yakın. Orman ve tarım alanları “bedel karşılığı” izinlerle madenciliğe açılmış durumda. Uzmanlara göre bu tablo, artık yalnızca yerel bir çevre sorunu değil; Balıkesir’in topraklarını, sularını ve geleceğini kuşatan sistematik bir madencilik politikası.
PARAYLA KESİYORLAR
Karesi Turplu projesinde Koza Altın, 48 patlama yapmayı planlıyor. En yakın yerleşim yeri, Turplu Mahallesi, ocak sahasına sadece 2,3 kilometre uzaklıkta. Projede acil durum veya tahliye planı bulunmuyor. Sarı, “Patlatmalı madencilik, aktif fay segmentlerinde sismik tetiklenmelere yol açabilir. Bu sadece çevreyi değil, insan hayatını da tehdit ediyor” dedi.
Zenit Madencilik’in Bigadiç projesinde de patlayıcı kullanılacak, ancak raporda titreşim analizleri yapılmadı. Balya’daki Altınordu Madencilik projesi ise yeraltı ve açık ocak patlatmalarını içeriyor. MTA verilerine göre proje alanı Şamlı Fayı’na 1,6 kilometre, Havran-Balya Fayı’na 9,6 kilometre, Balıkesir Fayı’na 19 kilometre mesafede.
Koza Altın’ın Turplu’daki 12,35 hektarlık projesi, orman arazisi üzerinde yer alıyor. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 16. maddesi, bu tür faaliyetlerin “bedel karşılığı izinle” yürütülmesini öngörüyor. Sarı’ya göre bu, “yasal kılıfa bürünmüş orman talanı” anlamına geliyor. Bigadiç’teki Zenit Madencilik projesi ise 94,6 hektarlık, büyük kısmı orman ve tarım arazisi olan bir bölgede yürütülüyor. Şirket, üretimi 30 bin tondan 2,5 milyon tona çıkararak kapasiteyi 83 kat artırmayı planlıyor.
SU KAYNAKLARI TEHLİKEDE
Limak Holding’in Balya’daki projesi, 276,9 hektarlık alanda siyanürlü altın üretimini içeriyor. ÇED dosyasına göre projede siyanür ve kimyasallar kullanılacak. Atık depolama tesislerinin sızdırmazlık önlemleri yetersiz bulundu. Yeraltı suyu analizlerinde mangan ve demir değerleri standartların üzerinde çıktı. Proje alanı, Karanlık Dere’ye 58 metre ve içme suyu kaynaklarına 1,78 kilometre mesafede yer alıyor. Sarı, “Bu kadar dar bir mesafede patlatmalı üretim yapılması, Balıkesir’in içme suyunu riske atar” dedi.
Turplu’da yapılan incelemede 127 kuş ve 42 memeli türü tespit edildi. Bu türler arasında şah kartal ve alaca sansar gibi koruma altındaki canlılar da bulunuyor. ÇED raporunda “uçucu türler kaçar” ifadesi yer aldı. Sarı buna, “Bu bilim dışı bir savunma. İki yıl boyunca patlama yapılan bir sahada hiçbir tür kalmaz” diyerek tepki gösterdi. Balya ve Bigadiç sahalarında da flora ve fauna incelemelerinin dar zaman aralıklarında yapıldığı, mevsimsel değişkenliğin göz ardı edildiği raporlandı.
Üç projede de madencilik sonrası rehabilitasyon planı bulunmuyor. Turplu’ya ilişkin raporda “bitkisel toprağın yeniden serileceği” belirtilse de ekolojik restorasyon kriteri tanımlanmadı. Balya projesinde “saha kapanışı 3 yıl sürecek” denilse de bu sürecin yalnızca teknik faaliyetleri kapsadığı, bağımsız izleme ve şeffaf raporlama mekanizmasının tanımlanmadığı tespit edildi.
CHP’li Serkan Sarı, durumu şöyle özetledi: “Balıkesir’in dört bir yanında aynı tablo var. Ormanlar, tarım alanları ve su kaynakları rantın hedefinde. Madenlerin her biri ayrı bir risk ama birlikte değerlendirildiğinde Balıkesir bir madencilik kuşatması içinde.”