“Mevcut iktidar seçim sürecinde haksız bir avantaja sahipti”
Seçimleri izlemek üzere Türkiye’ye giden uluslararası kuruluşların gözlemci heyetleri, katılımın yüksek olduğu seçimlerin iyi yönetildiğini belirtti. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) hazırladığı raporda, seçmenlere gerçek siyasi alternatifler arasında bir seçim yapma şansı verildiğini; ancak mevcut cumhurbaşkanı ve iktidar partilerinin taraflı medya üzerinden haksız bir avantaja sahip olduğunu yazdı.
Seçim sürecini takip eden uluslararası gözlemciler, “toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne yönelik devam eden kısıtlamaların, bazı muhalif siyasetçi ve partilerin yanı sıra sivil toplum ve bağımsız medyanın katılımını engellediğini” tespit etti.
AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR), AGİT Parlamenterler Meclisi (AGİT PA) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (PACE) ortak gözlem heyeti, Türkiye’de yapılan seçimlere ilişkin gözlemlerne ilişkin ortak bir açıklama yaptı.
Türkiye’deki genel seçimlere yönelik uluslararası gözlem heyetinde, 264 AGİT HR, 98 AGİT PA ve 39 AKPM gözlemcisi olmak üzere, toplam 40 ülkeden 401 gözlemci görev yaptı.
Ortak açıklamada gözlemciler Türkiye’de yasal çerçevenin, seçimlerin demokratik biçimde yapılamsı için “tam olarak bir temel sağlamadığını tespit ettiklerini” dile getirdi.
Kısa vadeli AGİT gözlemci misyonunun lideri ve özel koordinatör Alman parlamenter Michael Georg Link, “Birkaç muhalif siyasetçinin tutuklanması da dahil olmak üzere bazı siyasi güçlerin kriminalize edilmesi tam siyasi çoğulculuğu ve bireylerin seçimlere katılma haklarını engellediğinden, bunlar rekabetçi ancak yine de sınırlı seçimlerdi. Seçim sürecine siyasi müdahale Türkiye’nin uluslararası taahhütlerine uygun değil” ifadesini kullandı.
“Depremzedeler için atılan adımlar yetersizdi”
Ortak açıklamada, yıkıcı depremlerin gölgesinde yapılan seçimlerde yurt içinde yaklaşık 61 milyon, yurt dışında ise 3,5 milyon seçmenin oy kullanmak üzere kayıt yaptırdığı; ancak yetkililer tarafından depremden etkilenenlerin oy kullanması için atılan adımların “sınırlı” kaldığı vurgulandı.
“Bu adımlara, sivil toplum ve siyasi partilerin ek çabalarına rağmen, bu seçmenlerin çok büyük bir kısmı oy kullanmakta güçlük çekti” denildi.
AKPM heyeti başkanı Alman milletvekili Frank Schwabe de, “Bu seçimlerle Türk demokrasisi inanılmaz derecede dirençli olduğunu kanıtlıyor. Yüksek bir katılım sağlandı ve gerçek bir seçenek sunuldu. Ancak Türkiye, demokratik bir seçim yapmanın temel ilkelerini yerine getirmiyor. İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarından sonra bile önemli siyasi ve sosyal figürler hapiste, medya özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlanıyor ve bir otosansür ortamı var. Türkiye, adil seçim kampanyası koşulları oluşturmaktan çok uzak” değerlendirmesinde bulundu.
AGİT PA delegasyonu başkanı Farah Karimi, “Bu seçimlerde sunulan umut verici seçim fırsatına rağmen, oy kullanma hakkını kullanan vatandaşlar için önemli zorluklar yaşandı ve maalesef kadınlar aday olarak yeterince temsil edilmedi. Yüzbinlerce kişi, depremden etkilenenler ve özellikle öğrenciler oy haklarını kullanmak için önemli ek çaba sarf etmek zorunda kaldı” dedi.
Bazı durumlarda kamu kaynaklarının kötüye kullanılması ve önemli sosyal yardım programlarının duyurulmasının, “iktidardakilere haksız avantaj sağladığı ve parti ile devlet arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdığı” dile getirildi.
Basın ve ifade özgürlüğü
Uluslararası gözlemciler ortak açıklamada ifade ve basın özgürlüğüne de değinerek, bu özgürlüklerin anayasa tarafından korunmasına rağmen bir dizi kanunla sınırlandırıldığı, “son zamanlarda yanlış bilgi yaymanın suç sayılması, web sitelerinin sık sık engellenmesi ve çevrimiçi içeriğin kaldırılması ve gazetecilere yönelik devam eden tutuklamalar ve kovuşturmalar ifade özgürlüğünü daha da zayıflattı. Seçim kampanyası sırasında, iktidar partileri ve adayları, anayasal tarafsız kalma zorunluluğuna rağmen, kamu yayıncısı da dahil olmak üzere ulusal televizyon kanallarının çoğunluğu tarafından açıkça desteklendi” tespitine yer verdi.
ODIHR seçim gözlem misyonuna başkanlık eden Büyükelçi Jan Petersen, “Seçmenlerin, seçim günü gerçek bir seçim yapması gerekiyordu ve yüksek katılım, Türkiye halkının demokratik ruhunun iyi bir örneğiydi. Ancak seçim yöneticilerinin çalışmalarının şeffaflıktan uzak, kamu medyasının ezici önyargısı ve ifade özgürlüğünün sınırlandırıldığı gerçeklerini üzülerek belirtmek isterim” diye konuştu.
-
İliç’teki faciaya ilişkin ÇED raporunu onaylayanlar hakkında karar…
-
Dış politika uzmanları, Suriye’deki son durumu değerlendirdi
-
Eşiyle tartıştın şahıs evini yaktı!
-
İstanbul’da 14 katlı binanın giriş katında patlama!
-
Dur’ ihtarına uymayan araç, polis memuruna çarptı…
-
‘Yenidoğan çetesi’ soruşturmasında ikinci dalga!