14° Parçalı bulutlu

İZMİR GAZETECİLER CEMİYETİ’NDEN “USTALAR GELECEKLE BULUŞUYOR” PANELİ… “GAZETECİLİK SORMA SANATI VE SORABİLME HAKKIDIR”

Yurt - 13 Aralık 2023 09:05 A A

İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), usta gazetecilerle iletişim fakültesi öğrencilerini bir araya getirdi. “Ustalar gelecekle buluşuyor” başlıklı panelde konuşan gazetecilerden FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk, “Ekranlarda gördüğümüz, 10 yıl öncesine gidemediğimiz kişileri değerlendirirken ne üzerinden değerlendiriyoruz? Bu kişi muhabirlik yapmış mı, yapmamış mı? Çoğu yapmamış… Muhabirliğin içini zaman içerisinde, bu iktidardan önce de boşalttık, o büyük medya grupları muhabirliğin içini boşalttı. Sonra bu iktidar geldi tüy dikti. Biz muhabirliğin içini boşalttığımız sürece memurluktan kurtulamayız” dedi.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), Tarihi Havagazı Fabrikası İGC Uluslararası Haber Merkezi’nde “Ustalar gelecekle buluşuyor; Gazeteci kim, gelecek nasıl?” başlıklı panel düzenledi. İGC Başkanı Dilek Gappi’nin moderatörlüğünü üstlendiği, genç gazeteciler ve iletişim fakültesi öğrencilerin dinleyici olarak katıldığı panelde, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, T24 yazarı Çiğdem Toker, Fox Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici ve Sözcü Gazetesi Yazarı Deniz Zeyrek konuşmacı olarak yer aldı.

“ARTIK 5N1K YOK, MESLEĞİMİZ 30K’YA DAYANIYOR”

Yerel haber sitelerinin yaşadığı zorlukları dile getiren İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, şunları söyledi:

“Hepimiz biliriz ki mesleğimiz 5N1K’ya dayanır. Okulda ilk öğrendiğimiz şeylerden biridir. Ama şu an mesleğimiz 30K’ya dayanıyor. O ne? Yeni düzenlemeler sonrasında, internet haber siteleri için İzmir adına 30 bin tekil kullanıcıya günlük ulaşamazsanız siz haber sitesi değilsiniz ve devlet tarafından desteklenmiyorsunuz. İzmir için 30 bin, bölge bölge kriterler var. Bu işin bir tarafı. Öbür tarafına baktığımızda, en önemli soru; kime gazete diyeceğiz? Gazeteci sıfatının içerisini nasıl dolduracağız? Basın İlan Kurumu’na baktığımız zaman kamuda 892 ulusal ve günlük yerel gazetemiz var, 412 de internet sitesini haber sitesi olarak kabul ediyor. Bunların birçok kriterleri var, bunlarla ilgili mücadeleyi de veriyoruz ama başka bir karmaşa var. O karmaşa da şu ki bütün bu internetteki yeni sistem, üst üste açılan internet siteleri artık haber sitesi kavramını karmaşık, haberi karmaşık bir hale getirdi. İnternette bilgi hangisi, doğru bilgisi hangisi, haber ne? Bunlar birbiri içerisine tamamen giriftleşmiş durumda. Çünkü bizim alıştığımız bir şey vardı; Yazılı basın aynı zamanda bir eşik bekçisiydi. Yani toplum adına, doğrudan yana, hak odaklı habercilikten yana bir eşik bekçisiydi. Bir haber en az 3-4 gözden geçerdi. Şimdi geldiğimiz noktada yazılı basının çok ciddi sıkıntıları var ve biz maalesef gazetelerimizi satamıyoruz, o zaman dijitale yükleniyoruz. Dijitalde de habercilik kavramını çok farklı bir şekilde algılayan dünyayla karşı karşıyayız. Yani büyük bir boşluk var, üstelik de çok örgütlenme var. Örgütlenmeler de karmaşık halde. Federasyon var, konfederasyon var ama meslek sorunlarına çözüm bulmakta yetersiz kalıyor.”

“GAZETECİLİK SORMA SANATI VE SORABİLME HAKKIDIR”

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç de gazetecilikte soru sormanın önemine dikkat çekti. Türenç, şunları ifade etti:

“Gece geç saatte bir haber düştü televizyonlara, futbol daha doğrusu spora hem kan bulaştı hem şiddet bulaştı. Olmayacak ve dünyaya bizi rezil eden bir şey yaşadık. Ondan önce hep dedim ki; şu Somali Cumhurbaşkanının çocuğu için, kaçırılan, elimizden kaçan ‘katil çocuk’ için biz ne yapabiliriz? Keşke karşımıza cumhurbaşkanı çıksa, bir gazeteci olarak ne sorarım? Cumhurbaşkanı’nn bunu cevaplaması lazım. Mevkidaşının çocuğunun bir konuk ülkede, bir Türk vatandaşını öldürdüğü iddia ediliyor ki görüntüler bunu çıkardı, maalesef olay gerçek çıktı. Bizim o mevkidaşının ne yaptığını, bizim cumhurbaşkanımıza soruyla sormamız lazım. Cumhurbaşkanına bu soru sorulamıyor. Bu kadar yakıcı bir sorun önümüzdeyken, bununla boğuşurken, kafamızda bu soruyu nasıl soralım, bakana mı soralım, cumhurbaşkanına mı soralım… Bakana Fox TV’nin muhabiri sormaya çalıştı, aldı cevabını. Tabii biz çok güzel anladık ne olduğunu. Bunun cevabını ararken, o soruyu nasıl soracağımızın sancısını çekerken kucağımıza yeni bir olay daha düştü, stadda yaşanan o vandallık. Bunun sorularını nasıl soracağız? Buradan nereye gelmek istiyorum? Gazetecilik sorma sanatıdır, sorabilme hakkıdır. Halkın bunların cevabını istediğini düşünerek biz kamusal görevliler bunun cevaplarını aramak zorundayız. Buna var mısınız gençler? Her kapıyı zorlamaya var mısınız? Eğer biz bunların cevaplarını alamıyorsak biz bu mesleği yapmıyoruz, yapamıyoruz. Olay bu kadar açık. Yani bu soru sormanın ben bu kadar önemi üstüne düşüyorsam bu nedir? Gerçeğe ancak soru sorarak, aldığımız cevaplarla ulaşabiliriz.”

“MUHABİRLİĞİN İÇİNİ BOŞALTTIĞIMIZ SÜRECE MEMURLUKTAN KURTULAMAYIZ”

FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk’ün muhabirliğin önemini vurguladığı konuşması ise şöyle:

“Türkiye’de şu anda gördüğüm kadarıyla en garanti iki meslek var, herkesin çok rahat ben bunu oldum diyebileceği, kartvizitini bastırabileceği… Biri siyasetçilik, belediye başkan aday adayları, milletvekili aday adayları, il meclis aday adayları… Bir de gazeteciler. Televizyona bakıyoruz, -hepimiz 30 yıl en az bu meslekteyiz- televizyona baktığımızda 10 yıl öncesine gidemiyoruz. Gidemiyoruz çünkü neden? Bizim hep referans noktası olarak aldığımız şey muhabirlik. Gazetecilikte beylik bir laftır, bunu çok da söylemişlerdir; bu işte ateşe odun taşıyanlar da var. Bugün demokrat gibi görünüp o dönemde muhabirliğin içini boşaltan, koca koca plazalarda büyük holdingler… İsim vermemize gerek yok, hepimiz o holdinglerde çalıştık, kadrosuz da çalıştık, bordrosuz da çalıştık, elden maaş da aldık, tatil köyünden zarf da aldık… Muhabirlik en iyi, en üst mertebedir derler ama muhabirliğin içini hiçbir zaman doldurmadılar. Doldurulmayan muhabirlik, İletişim Dairesi’ne bağlı memurlukla beraber iyice içi boşaldı. Karşımızda gördüğümüz, ekranlarda gördüğümüz, 10 yıl öncesine gidemediğimiz kişileri değerlendirirken ne üzerinden değerlendiriyoruz? Bu kişi muhabirlik yapmış mı, yapmamış mı? Çoğu yapmamış. Temel problemlerden bir tanesi muhabirlik. Muhabirliğin içini zaman içerisinde, bu iktidardan önce de boşalttık, o büyük medya grupları muhabirliğin içini boşalttı. Sonra bu iktidar geldi tüy dikti. Biz muhabirliğin içini boşalttığımız sürece memurluktan kurtulamayız.”

“SABAHATTİN ALİ’LERİ, AZİZ NESİN’LERİ HATIRLAYIN”

Gazeteciliğin her dönem zorlu koşullarda icra edildiğini belirten Medya Ombudsmanı şöyle konuştu:

“Türkiye’de dezanformasyonu yapan aslında biz değiliz. Bu ülkede Dezenformasyonla Mücadele Merkezi diye bir merkez kurdular, yasanınadını Dezenformasyon Yasası diye kurdular ama aslında sansür yasası. Yaptıkları şey bu zaten ve şu anda iktidar medyası topluma bilgiden çok dezenformasyon veriyor, yaptıkları şey bu. Ama ben yine de karamsar değilim çünkü karamsarlığa kapıldığınız zaman, biraz olumsuzluklardan söz ettiğim zaman geçmişe dönüyorum. Bu ülkede gazetecilik hiçbir zaman olağanüstü demokratik koşullarda olmadı ki. Bu ülkenin gazetecileri eğer gerçekten iktidar yanlısı değilse, hakikate bağlı gazetecilerse hiçbir zaman rahat bir ortamda gazetecilik yapmadı. Lütfen biraz geçmişi hatırlayın, Sabahattin Ali’leri, Aziz Nesin’leri hatırlayın. Onların gazetecilik yaptığı koşulları hatırlayın. Bu koşullar çok zorlu koşullardı ve ona rağmen yaptılar. Bizim de evet, koşullarımız kötü. Son derece rezil. Üstelik gazetecilerin birer propaganda müfrezesi olmasını isteyen siyasetler var karşımızda. Buna rağmen bu mesleği yapacağız. Yapacağız çünkü insanların bilgiye ve habere ihtiyacı var. İnsanların bilgiye ve habere olan ihtiyacı sürdüğü sürece bizler bu mesleği sürdüreceğiz, ama ‘Nasıl sürdüreceğiz?’ sorusu bence önemli olan.”

“HAKKI VERİLEREK YAPILAN GAZETECİLİK, BÜTÜN İDEOLOJİLERİN ÖNÜNDEDİR”

T24 yazarı Çiğdem Toker ise gazetecilik mesleğini şöyle anlattı:

“Gazetecinin dünyadaki en güzel, en heyecan verici mesleklerden biri olduğunu, aradan geçen 35 yıllık zamana karşın halen böyle düşünüyorum. Çünkü hakkı verilerek yapılan bir gazetecilik, aslında bütün ideolojilerin önündedir. Gazetecilik gerçekten hiçbir ideolojiyle kıyaslanamayacak kadar özünde iyi değerleri içerisinde barındırır. Demokratik kültür, hak ihlalleri, eşitlik, gelir dağılımı… Çünkü son tahlilde baktığınızda gazetecilik, güç odaklarına karşı soru sorarak ilerletilerek yapılan bir iştir, meslektir. Gazeteciliği eşsiz kılan şey, yaptığınız işin sonucunu çok çabuk alabilme potansiyeli taşımasıdır. Gazeteciliği eşsiz kılan şeylerden birisi, bir hiyerarşik ilişki kurmaksızın güç kullanan odaklara eşit ilişki içerisinde soru sorabilmektir, bu muazzam bir güçtür. Bunun üzerine çok düşünülmesini öneririm. O nedenle temas ve mesafe kuralı getirilmiştir. O nedenle temas ve mesafe kuralı bugün bile çok önemlidir ve her dakika dikkat etmemiz gerekir.”

“FAHRETTİN ALTUN ONAYLARSA GAZETECİLER YEŞİL PASAPORT ALABİLECEK”

Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek de gazetecilere yeşil pasaport verilmesiyle ilgili tartışmaları aktardı. Zeyrek şöyle konuştu:

“Ben 94’ten bu yana gazetecilik yapıyorum. Dış politika muhabirliği yaptım, biraz da böyle savaş bölgelerinde falan çalıştım. Uzun süre basın kartını almadım, devlet veriyor diye. Direndim yani, başvurmadım, almadım. En son emekli olmak istediğimde, yıpranma hakkından faydalanmak için basın kartı gerekiyormuş. Öyle başvurup doğrudan sürekli basın kartı aldım. Arada bir kurumda çalıştığıma dair basın kartım olmadı. O dönemde Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün verdiği o kimliği kullandım, Bağdat’ta savaştayken de Filistin’de, Afganistan’da vs. o kartı kullandım, işime de yaradı. Hatta şöyle işime de yaradı; Brüksel’de, NATO karargahında sarı basın kartı taşıyna bir arkadaşımla birlikte giriş yaparken, kapıdaki güvenlikçi arkadaşıma ‘Devlet görevlileri diğer kapıdan giriyor, buradan sasadece gazeteciler giriyor’ dedi. Kimlikte başbakanlık yazısını görünce onun bir bürokrat olduğunu düşündü.

Ne yazık ki işte bir şekilde mesleğin mensubu olunca, o mesleğe mensup olduğunuza dair kimliğe ihtiyaç duyuyorsunuz. Bugünlerde yeşil pasaport tartışması var. Gazeteciler gri pasaport alabiliyor şimdi, resmen kamu görevlilerinin yurtdışı gezilerinde kullandıklaır gri pasaportu alabiliyorlar. Gri pasaport, belediyeler tarafından insan kaçakçılığında suistimal edildiği için, şimdi gazeteciler sınır kapılarında polisin önüne gri pasaportu koyduklarında şühpeyle yaklaşılıyor kendine. Bunların içbirine geçit vermemek gerektiğini düşünüyorum. Yeşil pasaport tartışması var ama ben şahsen vize başvurusu yapıp vizemi alıp normal vatandaş pasaportunu kullanmak isterim. Yeşil pasaport, memur pasaportudur. Doğan Şentürk’ün söylediği gibi bizde bir Fahrettin Altun’a bağlı memurlar algısını güçlendirecek bir şey ama bugünlerde çok ünlü gazeteci arkadaşlarımız o pasaportun gazetecilere ve ailelerine verilmesi için çaba gösteriyorlar, bi emeklilik yatırımı gibi bir şey. Emekli olduğunuzda artık vizeyle falan uğraşmayın gibi bir çaba içindeler. Bu, kamuyla gazeteciler açısından bir çıkar çatışmasından beklenen bir birlikte hareket etme durumu ortaya çıkarıyor. Bu gebe kalmadır, gazeteciler kamu görevlilerine gebe kalıyorlar bu tür düzenlemelerle. Düşünsenize Fahrettin Altun isimli beyefendi binlerce gazetecinin kaderine karar verecek. Burada mesela ilkelerden, kurallardan bahsetmiyoruz. Yeşil pasaport yönetmeliği diye bir yönetmelik çıksa, bunlardan şunlar şunlar faydalanabilir derse, kural buna uyuyor, alabilir gazeteci dersin ama şu andaki durum Fahrettin Altun onaylarsa, imza atarsa gazeteciler yeşil pasaport alabilecek.Yani çok sıkıntılı bir durum.”

Yurt - 09:05 A A
BENZER HABERLER
Hazır Site by Uzman Tescil webmaster