Yeşilyurt Köyü’nde kurulması planlanan altın madenine karşı çıkan köylüler, bir doğa katliamıyla karşı karşıya olduklarını belirttikleri açıklamada “Su kaynaklarımızın kirletilmesine karşı çıktık, onlar ise bildiklerini yapmaya çalıştılar. Köylümüzün burada yaşam kaynağı bu su, bizim başka bir alternatifimiz yok” dedi. Açıklamada, ” Köylümüzün burada yaşam kaynağı bu su, bizim başka bir alternatifimiz yok. Bu konuda valimiz, vekillerimiz, siyasi partiler bize destek çıkıyor ama firma tarafından bunlar dikkate alınmadı, köylüye ‘haydut’ dediler, kurumlarımıza, valimize değişik ithamlarda bulundular” dedi” ifadelerine yer verildi.
Gümüşhane’nin Yeşilyurt Köyü’nde kurulması planlanan altın madenine karşı çıkan köylüler, doğa katliamına karşı basın açıklaması düzenledi.
Yeşilyurt Köyü’nde HGM Madencilik tarafından sürdürülen altın arama faaliyetlerinde ara verilen sondaj çalışmaları yeniden başlatılmıştı. Sondaj çalışmalarına devam eden HGM Madencilik köy halkının direnişiyle karşılaşmış; köylüler maden sahasına giden yol üzerinde tapu hakkını kullanarak firma araçlarına sahaya geçiş yolunu kapatmıştı.
Cevahir Topaloğlu’nun haberine göre; bugün de bir araya gelen köylüler, madene karşı tepkilerini sürdürdü.
FİRMAYA TEPKİ: “ACZİYET VE PARA HIRSIYLA HAREKET EDİYORLAR”
Tepkinin sebebinin sadece çevre ve su hassasiyeti olduğunu aktaran Yeşilyurt Köyü Muhtarı Yavuz Metintaş, “Köyümüzün içilebilir su kaynakları ile ilgili hassasiyetleri var. Bununla ilgili firma ile sıkıntılar yaşıyoruz. Su kaynaklarımızın kirletilmesine karşı çıktık onlar ise bildiklerini yapmaya çalıştılar. Köylümüzün burada yaşam kaynağı bu su, bizim başka bir alternatifimiz yok. Bu konuda valimiz, vekillerimiz, siyasi partiler bize destek çıkıyor ama firma tarafından bunlar dikkate alınmadı, köylüye ‘haydut’ dediler, kurumlarımıza, valimize değişik ithamlarda bulundular” dedi.
Yeşilyurt Köyü’nün bir doğa katliamıyla karşı karşıya olduğu vurgulanan açıklamada “Sayın valimizin bu denli hedef gösterilmesi kişilerin ne kadar acziyet içerisinde olduğunu ve para hırsıyla hareket ettiklerini açıkça ortaya koymaktadır” denildi.
Metin Aslan’ın okuduğu açıklamanın tamamı şöyle:
“Hepimizin bildiği üzere insanoğlunun hayatta kalabilmesi doğaya, toprağa ve suya bağlıdır. Biz insanlara düşen, gerek kendimizin gerekse gelecek nesillerimizin hayatlarını idame ettirebilmeleri için; bize de geçmiş nesillerden emanet bırakılan doğaya sahip çıkmak, gelişmesine imkân sağlamak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Bu durum herhangi bir dil, din, ırk ve düşünce farklılığı gözetmeksizin tüm insanlığın ve ülkemizin tamamının meselesi olup bu hususta verilecek her taviz çevreye ihanettir.
Öyle ki bu husus sadece çevre duyarlılığı olan kişilerin değil Anayasamızın 56. Maddesi gereğince tüm vatandaşların ödevleri arasında da belirtilmiştir. Zira Anayasamızın 56. Maddesi ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir’ şeklindedir.
Ancak ne yazık ki şuan üzerinde durduğumuz alanda dâhil olmak üzere, bu yönden Türkiye 1. olan ve coğrafi sınırlarının yüzde 93’ü maden firmalarına ruhsatlandırılmış bir ilde bu açıklamayı yapmak zorunda kalıyoruz. Bu istatistikten de anlaşılacağı üzere gerekli incelemeler yapılmadan ve gereken duyarlılık gösterilmeden bu ruhsatlandırmaların yapılmıştır. İlimizin coğrafi alanının % 7’sinin il ve ilçe merkezleri, baraj ve göletler olduğu düşünülecek olursa maden firmalarına ilimizin her noktasında, mezarlıklarda, su kaynaklarına yakın bölgelerde, yayla yollarında ve sair alanlarda arama ve çalışma yetkisi verilmiş olduğu görülecektir ki bu durum olayın vahametini daha net ortaya koymaktadır.
İLİÇ’İ HATIRLATTILAR
İlimizde maden kazaları yönünden çok ağır bir felaket henüz yaşanmamış olmasına rağmen, ülkemizde bu hususta çevre katliamı dışında çok büyük felaketler yaşandı. Öyle ki bu felaketlerde birçok insanımızı kaybettik ve hala bu satırları okurken 13 Şubat’ta Erzincan İliç’te yaşadığımız felakette kaybettiğimiz madencilerimiz toprak altından çıkarılamamıştır. Bakıldığında İliç de ki madene de ruhsat verilmiş, gerekli incelemeler yapılarak tedbirler, uzman görüşü ve raporlar alınmış ama nihayetinde bütün bunlara rağmen doğa galip gelerek tüm bu eksik inceleme ve denetimleri bir tokat gibi suratımıza çarpmıştır.
Hal böyle iken şuan bulunduğumuz Yeşilyurt köyümüzün de böyle bir doğa katliamına kurban edilmemesi için burada bulunmaktayız. Ve şu durumu açık bir şekilde ifade etmek istiyoruz ki ne Yeşilyurt Köyümüzü ne de ilimizin başka bir köyünü bu katliamlara kurban etmeyeceğiz. Hele hele gözünü maddiyatın kararttığı birkaç kişinin ne ahlaki ne de insani olmayan açıklamalarından yılarak geri çekilmeyeceğimizi buradan açıkça dile getiriyoruz.
Öyle ki üzerinde bulunduğumuz Yeşilyurt köyümüzde; gerekli ve yerinde inceleme ve araştırma yapılmadan verilmiş olan ruhsat nedeniyle saymış olduğumuz bu tehlikelerle karşı karşıyadır. Köyümüzün tek içme ve sulama suyu olan bir alanda yapılan bu çalışmalar söz konusu kaynak suyunu kaybolması riskini barındırmakta olup bu durum gerek köy halkını gerekse de o bölgenin coğrafyasını tehdit etmektedir. Alındığı iddia edilen raporlar ve izinler gerekli inceleme yapılmadan su havzası yerinde görülmeden masa başında hazırlanmış olup daha önceki örneklerinden de sıkça görüldüğü üzere özellikle su kaynaklarına yakın alanlardaki bu tip sondaj çalışmaları, söz konusu su kaynaklarının kaybolmasına veya yer değiştirmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle de gerek Yeşilyurt Köyüne gerekse de bölgedeki tüm habitatın bu risk altında bırakılmasına gerek köy halkı olarak gerekse de burada toplanan tüm kişi kurum ve kuruluşlar olarak izin vermeyeceğimizi bir kez daha belirtmek istiyoruz.
Gümüşhane; gerek coğrafyası ile gerekse insanıyla örnek bir şehir olup bunu tüm Türkiye’ye ispat etmiştir. Böyle bir durumda gerek halkıyla gerekse yöneticileriyle birlikte hareket edeceği aşikar olup aksini düşünmek mümkün değildir. Gümüşhane’nin hiçbir köyünden haydut çıkmayacağı gibi bugüne kadar da çıkmamıştır. Bu haliyle bile bakıldığında gözünü para hırsı bürümüş insanların Gümüşhane halkını ve özellikle de Yeşilyurt Köyü sakinlerimizi kast ederek haydut, eşkıya yakıştırması yapmasını şiddetle kınıyor ve konuya ilişkin suç duyurusunda bulunduğumuzu belirtmek istiyorum. Gümüşhane halkından zorlasanız da eşkıya çıkmaz. Bu ithamları yapanlar illa da haydut veya eşkıya görmek istiyorlar ise kendilerine aynaya bakmalarını öneririz.
Aynı açıklamada Gümüşhane valimiz Sayın Alper Tanrısever de olaylar saptırılmak suretiyle hedef alınmıştır. Kullanılan üslubun ahlaki değerler ile bağdaşmadığı çok açıktır. Bu yakışıksız tutumu da şiddetle kınıyoruz. Devletin, Cumhurbaşkanının ildeki temsilcisi olan sayın valimizin bu denli hedef gösterilmesi kişilerin ne kadar acziyet içerisinde olduğunu ve para hırsıyla hareket ettiklerini açıkça ortaya koymaktadır. Gümüşhane halkı olarak; şehirle bütünleşmiş, toplumla kucaklaşmış ve toplumun her kesiminde takdir gören sayın valimizin de yanında olduğumuzu açıkça belirtmek istiyoruz.
Son olarak şunu belirtmek isteriz ki başta Yeşilyurt köyü olmak üzere veya ilimizin hangi köyü olursa olsun; kısaca söz konusu Gümüşhane olduğunda, bizler için gerisi teferruattır. Bizler siyasi düşünce farklılığı, kurum farklılığı, kişi ayrımı gözetmeksizin şehrimizin ve halkımızın menfaatlerinin yanında olacağımızı kamuoyuna alenen duyurmak istiyor ve tüm katılımcılara saygılar sunuyoruz.”