İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, AKP’li milletvekilleri tarafından komisyona sunulan ve kamuoyunda “Talan yasası” olarak anılan zeytinliklerin madene açacak olan torba kanun teklifine tepki gösterdi. İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Nuri Seha Yüksel, “Bu yasa halkın değil, şirketlerin çıkarını savunmaktadır. Bu yasa doğayı değil, sermayeyi korumaktadır. Bu yasa hukuk değil, iktidar güdümlü yağmadır” dedi.
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, AKP’li milletvekilleri tarafından komisyona sunulan ve enerji, ulaşım ve madencilik gibi sektörlerde yatırım süreçlerini hızlandırmayı amaçlayan ve kamuoyunda “Talan yasası” olarak anılan torba kanun teklifi meclise getirilmesine tepki gösterdi. Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde toplanan platform üyeleri ve yurttaşlar “İhanet yasasına hayır! Ormanlarımızı, topraklarımızı, suyumuzu ve zeytinliklerimizi koruyacağız” yazalı pankartı açtı. Sık sık “Hayvan, yaşama, özgürlük”, “Zeytin yaşamdır, madenler ölüm”, “Havama duyuma toprağıma dokunma”, “AKP elini doğamızdan çek” sloganları atan grup adına basın açıklamasını okuyan İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Nuri Seha Yüksel, ülkenin değerli farklıklarının sermayeye peşkeş çekileceğini belirterek, “13 Haziran 2025 tarihinde TBMM’ye sunulan yasa teklifi, sadece hukuki bir düzenleme değil; doğrudan doğruya bir talan planıdır. Bu teklif, ülkenin yer altı ve yer üstü varlıklarını birkaç şirkete teslim eden, halkı, yerel yönetimleri ve doğayı yok sayan, sermayeye sınırsız imtiyazlar tanıyan bir yağma rejiminin yasal kılıfıdır” diye konuştu.
“TBMM’NİN DENETİM YETKİSİ FİİLEN ORTADAN KALKMIŞTIR”
“Kanun teklifiyle birlikte, madenler, artık halkın değil, Cumhurbaşkanlığına bağlı atanmış bir kurulun kararlarıyla yönetilecektir” diye devam eden Yüksel, “TBMM’nin denetim yetkisi fiilen ortadan kaldırılmış, yargı denetimi etkisizleştirilmiş, tüm izin süreçleri tek merkezli bir sisteme devredilmiştir. Zeytinlikler, meralar, ormanlar şirketlere açılmakta; tarım, hayvancılık ve doğa yok sayılmaktadır. Stratejik madenler ve nadir toprak elementleri özel şirketler aracılığıyla yabancı sermayeye devredilebilecektir. Bu, sadece ekonomik değil, ulusal güvenliğimizi de tehdit eden bir durumdur. Belediyelerin planlama ve ruhsat yetkileri gaspedilmiş, yerel halkın söz hakkı yok edilmiştir. Yargı kararları etkisizleştirilmiş, geçici madde adı altında şirketlere kalıcı ayrıcalıklar tanınmıştır. Kamu kaynakları, ekosistemler ve yaşam alanlarımız şirketlerin kârı için pazarlık konusu haline getirilmiştir” ifadelerini kullandı.
Yasaya karşı birlik çağrısı yapan Yüksel, “Bu yasa geçerse, madencilik adı altında ormanlar kesilecek, sular kuruyacak, köylü yerinden edilecek, zeytinlikler dozerlerle yok edilecek, ülkenin değerli madenleri sermayeye peşkeş çekilecektir. Bu bir kaynak yönetimi değil, bir yağma ekonomisidir. Bu bir enerji politikası değil, bir sömürü düzenidir. Bu bir yasa değil, bir tahakküm ve talan rejiminin kodlarıdır. Bizler, Emek ve Demokrasi Güçleri olarak açıkça ifade ediyoruz: Bu yasa halkın değil, şirketlerin çıkarını savunmaktadır. Bu yasa doğayı değil, sermayeyi korumaktadır. Bu yasa hukuk değil, iktidar güdümlü yağmadır. Tüm yurttaşları, meslek örgütlerini, çevre hareketlerini ve yerel yönetimleri bu talan yasasına karşı durmaya çağırıyoruz. Doğamıza, suyumuza, toprağımıza sahip çıkmak için susmayacağız. Toprak biziz, maden biziz, gelecek biziz! Talanı durduracağız. Yaşamı savunacağız!” diye konuştu.
Kaynak:Birgun.net