Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü Sera Kadıgil, “Son iki gündür hepimizin içini yakan, hepimizin duyması, duyurması gereken bir mevzu var; Akbelen ormanlarındaki direniş. Orada kalan son yaşlı ve doğal çam ormanlarını Limak ve İçtaş Holding ortaklığında maden çıkartılabilsin diye katletmeye ant içmiş bir iktidar tarafından yönetildiğimiz, seçimin ardından iki ay geçemeden bir kez daha yüzümüze vuruldu… Bunu iki tane şirket o toprağın altındaki madenleri çıkartabilsin ve o madenle para kazanabilsin diye yapıyorlar. Ve bunu yaparken jandarmayı kullanıyorlar” diye konuştu.
TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, bugün, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Kadıgil, şunları söyledi:
“HER ŞEYİ SADECE MECLİS’E ODAKLAYAN BİR MUHALEFET ANLAYIŞININ BİZİ SÜRÜKLEDİĞİ NOKTA”
“Meclis aslında bir yasama tatilindeydi ancak muhalefetin olağanüstü çağrısıyla bugün 15.00 itibarıyla toplandı. Meclis’in bugünkü gündemi zam oldu. Ancak sabah yapılan Danışma Kurulu toplantısında elbette yine AKP ve MHP grubunun itirazlarıyla grubu olmayan partilere söz verilememesi kararı alındığı için biz de sesimizi az sayıda kalan basın organları aracılığıyla sizlere duyurmak için karşınızdayız. Bugün, kendi sebep oldukları zamları görüşecekler. Muhalefetin bu çağrısını kıymetli ve faydalı bulduğumuzu ancak her şeyi sadece Meclis’e odaklayan bir muhalefet anlayışının bizi sürüklediği noktayı da hep beraber görmemiz gerektiğini düşünüyorum.
“BÖLGEDEKİ SON YAŞLI VE DOĞAL ÇAM ORMANLARINI LİMAK VE İÇTAŞ HOLDİNG ORTAKLIĞINDA MADEN ÇIKARTILABİLSİN DİYE KATLETMEYE ANT İÇMİŞ BİR İKTİDAR TARAFINDAN YÖNETİLİYORUZ”
Son iki gündür hepimizin içini yakan, hepimizin duyması, duyurması gereken bir mevzu var; Akbelen ormanlarındaki direniş. Malumunuz Akbelen, Muğla’ya bağlı bir çam ormanı. Ben geçen sene oradaydım, orada direnen köylü kadınları ziyaret ettim. Çünkü bu bir kadın direnişi aynı zamanda. Orada kalan son yaşlı ve doğal çam ormanlarını Limak ve İçtaş Holding ortaklığında maden çıkartılabilsin diye katletmeye ant içmiş bir iktidar tarafından yönetildiğimiz, seçimin ardından iki ay geçemeden bir kez daha yüzümüze vuruldu. Akbelen ormanlarını bundan iki sene önce ‘Beşli Çete’nin bir mensubu olan Limak ve atanamamış beşli çetelerden en büyük taşeronlardan İçtaş’a maden arasınlar diye verdiler. Son iki senedir orayı delik deşik ettikleri, çevre köyleri yaşanılamaz hale getirdikleri, dev çukurlarla ormanları katlettikleri yetmiyormuş gibi şu an geldiler ve iki yıldır direnen İkizköy’ün sınırına dayandılar. Bunu iki tane şirket o toprağın altındaki madenleri çıkartabilsin ve o madenle para kazanabilsin diye yapıyorlar. Ve bunu yaparken jandarmayı kullanıyorlar.
“ORMANLARINI, AĞAÇLARINI KORUMAKLA SORUMLU ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, JANDARMANIN KORUMASINDA KÖY HALKINA ZULMEDEREK AĞAÇLARI KESİYOR”
İki senedir o maden şirketlerinden bu ormanı koruyan ne bu ülkenin devleti ne bu ülkenin polisi, jandarması ne o Orman Genel Müdürlüğü… Bu kadınlar savunuyor. Ve dün değil önceki gün bu kadınların üzerine saymayacağımız kadar TOMA, onlarca jandarma büyük bir hırsla saldırıya geçti. Sebebi, oradaki ormanı yok etmek. Oradaki ormanı yok edecekler ki altındaki sahadan bu şirketler madeni çıkartsınlar ve ceplerini biraz daha şişirsinler. Bu ülkenin jandarması bu ülkede ormanlarını savunmak için direnen halka saldırıya geçti. Dün insanlar yaralandı, yaşlı başlı insanları yerlerde sürüklediler, 7 kişiyi gözaltına aldılar. Neredeyse ömrünü bu işe vakfetmiş avukat meslektaşlarımız İsmail Hakkı Atal dahil darp edilerek gözaltına alındı. Gaz bombasından fenalaşan 70 yaşında insanlar var, hastanede tedavileri devam ediyor. Bunu yapan bu ülkenin jandarması. Ağaçları kesmek için jandarma eşliğinde oraya giren, bu ülkenin Orman Genel Müdürlüğü. Ormanlarını, ağaçlarını, kuşlarını korumakla sorumlu Orman Genel Müdürlüğü, jandarmanın korumasında oradaki köy halkına zulmederek ağaçları kesiyor. Tek amaçları var, bu şirketlere kâr ettirebilmek.
“ORADAKİ İNSANLAR BU REZİLLİĞİ BİZE DUYURAMASIN DİYE AKBELEN’E SİNYAL KESİCİ KOYMUŞLAR”
Sadece Türkiye değil, dünya iklim krizi yüzünden yangın yerine dönmüşken tüm dünyada ve bizde yasaklansın diye mücadele ettiğimiz üç parça kömürü çıkartıp Limak ve İçtaş holdingleri bir parça daha semirtebilmek. Buradan gözaltına alınan tüm Akbelenlilere ve çevre savunucularına bir kez daha geçmiş olsun diyoruz. Oradaki insanlar şunu anlatıyor: Jandarmanın geldiği yetmiyormuş, aynı zamanda sinyal kesiciler koydular ki oradaki insanlar bu rezilliği bize duyuramasın. Direniş alanından insanlara ulaşmamız çok zor, canlı yayına bile giremiyorlar çünkü aynı jandarma sinyal kesici koymuş oraya. Biz de TBMM’nin kürsüsünden bir kere daha Akbelen ormanı için yıllardır kahramanca direnen başta kadınlar olmak üzere tüm çevre mücadelesi veren insanların yanında olduğumuzu ve bu davanın takipçisi olduğumuzu bildirmek istiyoruz çünkü devam eden bir dava da var. İlk bilirkişi raporu lehe geldi. Devam eden davaya rağmen yangından mal kaçırır gibi bu kriz ortamında ağaçlarımızı yok etmeye çalışıyorlar.
“VATANA İHANET”
Sanıyoruz, bu akıl almaz derecede hiçbirimizin hayatında şahit olmadığı sıcaklıkların bir tesadüf olduğunu hiç kimse düşünmüyordur aramızda. Çünkü bir iklim kriziyle de karşı karşıyayız. Hemen Akbelen’in karşısındaki Rodos’ta, Manisa’da, Muğla’nın dört yanında orman yangınları devam ederken yaşlı ve yetişmiş bir çam ormanının bir tane şirket kar etsin diye kesime açmaktan daha büyük bir vatana ihanet yoktur. Eğer bir vatan haini, bir vatana ihanet durumu arıyorsanız dönecek ve tam olarak buraya bakacaksınız.
“BİSİKLETÇİ DOĞANAY GÜZELGÜN’ÜN KATLEDİLMESİ DAVASININ TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ”
Geçtiğimiz günlerde öldürülen bisikletçi dostumuza da değinmeden geçemeyeceğim. Çünkü bu iklim krizinin yakıcı etkileri sadece bizde değil, dünyanın her yerinde devam ederken buna karşı bir parça merhem olabilmek için bisikleti tercih eden insanlardan biri, Doğanay Güzelgün, geçtiğimiz günlerde, uyuşturucu etkisi altında ve uyuşturucu baronlarıyla bağlantısı olduğu söylenen Temel Ünlü tarafından katledildi. 120-130 km hızla gidiyordu ve hâlâ bulunabilmiş değil. Suçu başkasının üstüne atmaya kalkıştı bu da olmadı, hâlâ aranıyor. Bu davanın da takipçisi olacağımızı tüm basın mensuplarının ve kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum.
“ÇALIŞMA BAKANLIĞI SICAKLARDA DIŞARI ÇIKMAYIN DİYE UYARI YAPIYOR. NASIL KALACAĞIMIZIN CEVABINI VEREN BİR ALLAH’IN KULU YAŞAMIYOR BU DEVLET YÖNETİMİNDE”
Muazzam bir sıcak hava dalgasının etkisindeyiz, özellikle yarın için çok ciddi uyarılar yapılıyor. Çalışma Bakanlığı ve diğer bakanlıklar, büyük devlet büyüklerimiz, bir ayı aşkın süredir sıcak hava dalgalarına dair açıklamalar yapıyorlar ve şöyle diyorlar: ‘Dışarı çıkmayın, aman ha, 11.00-16.00 arası evinizde kalın.’ Pandemide ne yaptılarsa aynısını yapıyorlar aslında, nasıl kalacağımızın cevabını veren bir Allah’ın kulu yaşamıyor bu devlet yönetiminde. İnsanlar bu güneşin altında, klimasız ortamlarda mesai yaparken atölyelerde, fabrikalarda makinelerin sıcaklığıyla 40 derece sıcaklar 50 dereceye çıkarken bir yandan da mevsimlik işçiler sokağa çıkmayın dedikleri o 11.00-16.00 arası üç kuruşa tarlalarda çalışmak zorunda kalıyorlar.
“KIZ ÇOCUKLARININ OKUMASINA LAF EDENLER, OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE OLMASI GEREKEN 4 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUN FASULYE TARLASINDA ARABA ALTINDA KALARAK NASIL KATLEDİLDİĞİNİ BİZE AÇIKLAMAK ZORUNDALAR”
Bursa, İnegöl’de mevsimlik tarım işçisi olarak Urfa’dan gelen bir ailenin 4 yaşındaki çocuğu, Esmanur, ailesi fasulye toplamak için tarlada çalışırken bu çocukcağız toprağın üstünde uyurken o toprak sahibinin kullandığı bir kamyonetin altında kaldı ve öldürüldü. Kendisi çiğneyen toprak sahibi tutuklanmış, bakalım her adli suçlu gibi aramıza, sokaklara karışması bu hukuksuz ve adaletsiz rejimde kaç gün sürecek. Kız çocuklarının okumasına laf edenler bir zahmet dönüp okul öncesi eğitimde olması gereken bir çocuğun henüz 4 yaşındaki çocuğun bir fasulye tarlasında araba altında kalarak nasıl katledildiğini bize açıklamak zorundalar, yoksa söyledikleri hiçbir şeyin bir hükmü yok, ciddiye alınacak bir tarafları yok, bu insanların bir devlet yöneticisi vasfı da yok. Tek mi, değil. İzmir’de bir PTT işçisi, Berran Özen Kırmızıgül, sadece ve yalnızca sıcaktan başına güneş geçtiği için, daha 42 yaşında bugün hayatını kaybetti. Çalışma Bakanı’na, diğer bakanlara soruyoruz; siz bu insanlar sokağa çıkamasın diye ne yapıyorsunuz? Bu saray rejiminin ya da atanmış ‘bakan’ sıfatı altında faaliyet gösteren tek bir memurunun bile bunlara verecek bir cevabı yok. Çünkü onların gözünde bizim bir kıymeti harbiyemiz yok.
“PETROL-İŞ BANDIRMA ŞUBESİ’NE BAĞLI İŞÇİLERİN DİRENİŞİNİ SELAMLAMAK İSTERİZ”
Çoban ateşi gibi işçi direnişleri, Anadolu’nun ve İstanbul’un dört köşesinde yanmaya devam ediyor. Bornova’da Etimaden’de, Petrol-İş Bandırma Şubesi’ne bağlı işçiler, ‘Sadaka değil, skala’ diyerek toplu iş görüşmelerinden sonuç alamamanın etkisiyle greve çıkmış durumdalar. Bu direnişi de selamlamak isteriz. Şu anda Meclis açık, yukarıda 600’e yakın diyemeyeceğim çünkü Can Atalay hâlâ hapiste tutulduğu için en fazla 599 milletvekili bir oturum açmış durumda. Konumuz zamlar. Ülke yanarken elbette bizler de Meclis’in kapalı olmasını ne takdir ne tasvip ediyoruz. Ancak bunun için de o ülkenin meclisinin meclis olması gerekir. Bizim ülkemizin meclisi başkanlık sistemine geçtikten sonra adeta saray rejiminin bir noterlik makamına dönüştürülmüş durumda.
“PADİŞAHLARI ELİYLE ÖTV ZAMMI GETİRDİLER”
Bu zamana kadar Meclis’te ne faaliyetler yaptı, maaş ödediğimiz iktidar mensubu milletvekilleri: KKTC hükümetiyle sürücü belgelerinin tanınması için bir anlaşma yaptık, eminim az önce anlattığım tüm kesimler üzerinde bir heyecan yaratmıştır. Bir ek bütçe getirdiler. Biz bütçe döneminde bu bütçeyle olmaz, açık vereceksiniz diye kendimizi yırtarken dinlememeyi seçenler, çıkarttığımız bütçenin yarısından daha fazla bir ek bütçeyi getirdiler. Daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ikinci Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni yine getirdiler. Depremi bahane göstererek vergilere zam yapılmasını getirdiler. İnfaz düzenlemesi adı altında ne kadar kadına ve çocuğa yönelik şiddet faili varsa sokağa salacak mahiyette bir af düzenlemesi getirdiler. Deprem bölgesindeki zeytinliklerimizin imara açılıp peşkeş çekilebilmesi için bir yasa getirdiler. Bir de padişahları eliyle ÖTV zammı getirdiler. Bu ülkenin meclisinin varlık sebebini adeta halktan alıp sermayeye verdikleri bir servet transferinin mekânı haline getirdiler.
“BU ÜLKEDE ONURUYLA, ŞEREFİYLE İŞİNİ YAPAN ÇOK AZ BASIN MENSUBU VAR”
Az sayıda basın mensubu var bu ülkede. Onuruyla, şerefiyle, halkı bilgilendirmek için bu işi yapan çok az sayıda basın mensubu var. Bu sabah, Delal Akyüz, Sibel Yükler, Fıratcan Aslan ve Evrim Kepenek’in bir tweet’i RT etme suçundan ters kelepçelenerek şafak baskınıyla evlerinden gözaltına alındığını öğrendik. Merdan Yanardağ hâlâ tutuklu, Abdurrahman Gök ve adını anamayacağımız onlarca gazeteci dostumuz hâlâ tutuklu. Tam dört haftadır akıl almaz bir polis şiddetiyle darp edilerek gözaltına alınan Cumartesi Anneleri’ni görüntüleyen Fatoş Erdoğan, polis tarafından yerlerde sürüklenerek darp edildi. Artı TV muhabiri arkadaşımız Umut Taştan, Suruç Anması’nda polisler tarafından darp edilerek alan dışına çıkartıldı, neredeyse utanmadan gözaltına alınacaktı. Ve biz bu vesileyle bir 24 Temmuz daha geçirmiş olduk.”