Özgür Özel’den kürsüde ‘Aziz İhsan Aktaş iddianamesi’ tepkisi!

Gündem - 21 Ekim 2025 15:53

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

ÜMİT DİKBAYIR, CHP’YE KATILDI

Özgür Özel’in konuşmasından önce, Meral Akşener’in genel başkanlığı döneminde İYİ Parti’den ihraç edilen, Bağımsız Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır, CHP’ye katıldı.

Özel, Dikbayır’ın katılımını, “Sakarya Bağımsız Milletvekilimiz Sayın Ümit Dikbayır, iş ve ticaret dünyasından gelen kıymetli bir isim. 27. ve 28. dönemde Sakarya Milletvekili 2 yıla yakın bir süredir bağımsız olarak Sakarya’yı temsil ediyor. Ve bugün sevgili Ümit Dikbayır Cumhuriyet Halk Partisi Ailesine, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu babaevine katılmaya karar verdi. Kendisini değerli eşleri ile birlikte buraya davet ederken Sakarya İl Başkanımızı ve Sakarya Milletvekilimizi ki, buraya davet ediyoruz” sözleri ile duyurdu.

Ümit Dikbayır’ın rozetini CHP lideri Özgür Özel taktı.

Ümit Dikbayır da Özel, rozetini taktıktan sonra şu konuşmayı yaptı:

“İkinci dönemin ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin değerli milletvekilleri 22 aydır bağımsızım. Bana hiç eksiklik hissettirmediler. Dostluklarını hiç eksik etmediler. Şimdi ben ayrıca sıkıntılı dönemlerimde beni hiç yalnız bırakmayan bugüne vesile olan mertçe yanımda duran Ankara Milletvekili Sayın Adnan Beker’e de teşekkür ediyorum. Tabii bu süreçte eşime ve çocuklarıma teşekkür ediyorum. Bana güç verdiler. Sakarya Teşkilatına ve benim arkadaşlarıma, dostlarıma bugün beni yalnız bırakmadılar. Teşekkür ediyorum. Ben onurlu ve gururluyum. Vergisini ödeyemeyen, borcunu ödeyemeyen çiftçinin, pazardan artık yiyecek toplayan emeklilerimiz için. Ben buraya çakıl taşı olmaya geldim.

ÖZEL AÇIKLADI: “BİR GÜNLÜK YURT DIŞI SEYAHATİNE GİDECEĞİZ”

Özgür Özel ardından grup kürsüsünden seslenmeye başladı.

CHP liderinin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Bugün akşam pazar günü hem memleketim Manisa’nın ardından bir büyük mücadeleyi hep birlikte verdiğimiz İstanbul örgütümüzün il kongrelerini gerçekleştirdik. Bugün Anadolu’da son il kongremiz sembolik olarak Kastamonu’yu Anadolu’daki gidemediğimiz bütün il kongreleri için zira iki haftalık bir takvimde bütün il kongrelerimizi bitirmek durumundaydık. Kastamonu İl Kongresine katılacağız. Ve ardından yarın İstanbul’da son mitingimizi, bir yeni mitingimizi gerçekleştirecek. Ardından da yine bir günlük bir yurt dışı teması için yurt dışına gidip geleceğiz.

“CHP’NİN YURT DIŞI MİTİNGLERİNDEN RAHATSIZ OLUYORLAR”

* Hafta sonunda birazdan ilan edeceğim mitingle yeni bir adımı hep birlikte atacağız. Şu kadarını söyleyeyim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yurt dışı temaslarında birileri rahatsız oluyorlar. Bundan büyük keyif alıyorum. Birileri tedirgin oluyorlar. Bunu ben de görüyorum. Çünkü hem Avrupa hem dünya, Türkiye’nin Recep Tayyip Erdoğan’dan, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından ibaret olmadığını, Türkiye’nin çağdaş medeniyetleri yakalama, geçme vasiyetini aldığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda Türkiye’yi yürütecek, dünyanın ayrılmaz bir parçası yapacak. Avrupa’nın bir parçası yapacak.

“İBB İDDİANAMESİNDEN DAHA ESER YOK”

* Bugün 19 Mart darbesinin 216. günü. Kendi gençlik kollarına, kadın kollarına ana kademesine beni kalmayan bizimle mücadeleye mecali kalmayan Erdoğan’ın yeni kurduğu AK Parti Yargı Kolları Başkanı Akın Gürlek’in başında çıkacak dediği iddianameyi nihayet 2 ay gecikmeli olarak ortaya çıkardı. Ve Ekim’de çıkacak olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iddianamesinden ise verilen sözlere, beklentilere rağmen halen daha eser yok, haber yok.

‘AZİİHSAN AKTAŞ‘ İDDİANAMESİ

* Bunları birbirine bağlamıyoruz. Tutarsızlık var. Bir yandan Ahtapot dedik. Bir bütünsellik lazım. Her birinin verdiği ifade birbiriyle çelişkili diye kavgalar süre dursun. Maalesef 7 başkanımızın tutuklu olduğu iddianame teknik olarak 10 ay sonra ama Ahmet Özer açısından bakarsanız ilk tutuklandığı dosyadan şimdi serbest ama bu dosyadan tutuklu. Yani 12 aydır içeride bulunmasına sebep olan iddianame henüz verildi. Tam 578 sayfa. Elinize aldığınızda sanki önemli bir şey okuyacakmış ve önemli iddiaları görecekmiş gibi sanıyorsunuz. Zaten algı yönetimini haftalardır tuğla gibi iddianame, tuğla gibi iddianame diye yapıyorlar. İlk 36 sayfası 200 sanığın bilgilerinden oluşuyor.

* Dosyada sadece 16 kez delillere, sözde delillere atıf var. 578 sayfada 16 kez delil diyor. Ancak 496 kez aldığı ifadelere atıf yapıyor. Yeni bir gizli tanık bulmuş. Adı X Y Z 49 QP. Hollanda araç plakası gibi. Bu bir orada bir Hollanda’ya bir merak var. Hollanda’ya merakın ne olduğunu ben biliyorum. Bir gün buradan göstereceğim bütün Türkiye öğrenecek ama bu Hollanda merakını bildiğimi bilsinler. Yani tesadüfen gizli tanığı Hollanda araç plakası gibi numara verenin bilinç altında ne olduğunu biliyorum. Hollanda’yla hangi bağlantının olduğunu biliyorum. O bu kadarlık bilsin ben onun iddianameyi çok bekledim.

* Orada duydum demeyeceğim. Kanıt koyacağım ortaya. Söz veriyorum. 200 sanıklı iddianamede bir lider var. Adı suç örgütü lideri. Tam 704 yıl hapsi isteniyor. Suç örgütü lideri aramızda geziyor. Suç örgütü lideri gezerken belediye başkanlarımız, şoförleri, özel kalemleri ya da ailelerinden suçsuz, günahsız insanlar içeride tutuklu duruyorlar. Tutukluluk için suçun ağırlığı ya da terör örgütünde suç örgütündeki hiyerarşi değil sanığın kimliği belirleyici. Hedefe koymuşlar. O sanığı tutuklu tutmak için her şeyi yapıyorlar. Suç örgütünün ekonomik anlamda büyümesinde en önemli etken kamu kurum ve kuruluşlarından yaptığı ihaleler. Öyle yazıyor. Hatta diyor ki suç örgütü lideri hakkında bu iddialar çıkana kadar bilinmez mi kişiydi? Sosyal medyada fotoğrafı dahi yoktu. Bu da gizliliğe önem verdiğini gösteriyor diyor.

* Ve suç örgütü lideri Aziz İhsan Aktaş kamudan 388 ihale almış. 300′ünü AK Partili belediye bakanlık ya da yönettikleri kurumlardan 88’ini CHP’li belediyelerden almış. İddianamede 300 ihaleden hiçbirisi yok. Ama öbür tarafta Cumhuriyet Halk Partisi’nin buna iş verdiği için suçlanan belediye başkanları hakkında da tek bir kanıt yok. 7 tertemiz belediye başkanımızı bir torbanın içine atmışlar. Bakın ne yapmaya çalışıyorlar. 704 yıl hapsi istenen Aziz İhsan Aktaş serbest geziyor ki delilleri topladıysan kaçma şüphesi yoksa ya da buna bir tedbir aldıysan tutuksuz yargıla zaten.

* Ben Aziz İhsan Aktaş’ı da tutukla getir demiyorum. Ama 704 yılla yargılanan suç örgütünün sözde lideri ortalıkta gezecek. Alt sınırı 4 yıl olan Zeydan Karalar. Oya Başkan, Kadir Başkan, Utku Başkan başkanlarımız içeride aylardır hapiste tutulacaklar. Zeydan Başkan’ın, Oya Başkan’ın, Kadir Başkan’ın mevzuları Adana’da kendilerinden önceki dönemde AK Parti’nin verdiği ihalenin paraları ödenmiş Zeydan Başkan döneminde 12 yıl önce rüşvet istedi, rüşvet verince ödemeye başladı diyor. Satır satır ispatlandı. O mahkemeye özel gidip savcının gözünün içine bakacağım. Zeydan Karalar her ay aynı gün ödemiş parayı. Dedikleri tarihten önce de sonra da.

“KANIT DİYE SÖYLEDİKLERİ HİÇBİR ŞEY KANIT DEĞİL”

* Buna ne diyecekler? Tek suçlama Zeydan Karalar AK Parti döneminde başlayan ihalenin parasını ödemiyordu. Birisine rüşvet verdik ödemeye başladı. Oysaki teker teker ispatlanmış. Bu arkadaşlarımız 4 yılla yargılanıyorlar. Ceza alsa 2 yıl yatınca zaten çıkıyor. Yattığı süresi çoktan yetiyor ki ceza alacak tek bir kanıt yok. Bakın iddianamede bir itirafçının ifadesi 113 kez geçiyor. 113 kez ve göstereyim. 113 kez geçenden hepiniz bakabilirsiniz.

* Açık kaynakta var. Sadece dördünün ihalelerde gizli kalması gereken bilgilere vakıf olup Aziz İhsan Aktaş ile paylaştığını düşünüyorum. İkincisi Rıza Akpolat’ın Mayada oturduğu evi kiralık satıyor sanıyordum. Gözaltında olduğu sırada bu daireden para çıkarıldığını duydum. Duydum. Böyle bir ispat paranın çıkarıldığına ilişkin bir görüntü, bir kanıt, bir arama tutanağı hiçbir şey yok. Sadece duydum. İfadesinde Mustafa Mutlu puanlama sistemine vakıf olup Aziz İhsan Aktaş’la paylaşmış olabilir şeklinde beyanda bulunmuştur. Mustafa Mutlu isimli şahıs Rana Uysal isimli şahıs üzerinden yaklaşık maliyet bedelinden haberi olduğunu düşünüyorum.

* Bakın 113 yerde söylediği her bir şey üzerine bunu kanıtmış gibi kabul edip duydum dediği sözü birilerine iftira attırıyorlar. 104 kez iddianamede üşenmedik saydık “olabilir “geçiyor. 45 kez “duydum” geçiyor. 50 kez “düşünüyorum” geçiyor. Ve kanıt diye söyledikleri hiçbir şey kanıt değil. Ortalıkta sadece itirafçı denilen iftiraya zorlanan kişilerin ifadeleri var. Bakın rüşvet verildiğini düşünüyorum. Vereni söyle. Bir tane ben rüşvet verdim diyen yok. Birinden alınmış rüşvetin kanıtı yok. Paranın gittiği yer yok. Bir tane yat resmi koymuş oraya.

“MIŞ, MUŞ, DUYDUM, DÜŞÜNÜYORUM’LA İDDİANAME YAZMIŞLAR”

* Bu yat Rıza Akpolat’ın aldığı rüşvetlerle alınmıştır diye duydum. Yatın sahibini sorgulamışlar. Yat benim kardeşim diyor. Bir kere geldi adam diyor. Nereden diyorsun diyor. Şoförünü itirafçı yatmış. Yata geçiyorlardı. Çantasını verirken yatın kaptanı Rıza Akpolat da buyur patron demiş. Buyur patron demesini kanıt koyup başkasına ait olan yatı arkadaşımızın gibi göstermeye çalışan bir anlayış var. Bakın eğer önümüze kanıtı koysalar, ispatı koysalar, parayı veren belli, para burada, gittiği yer belli, yapılan iş belli. Ne diyeceğiz biz? Ne diyeceğiz? Bugün nasıl arkalarında duralım? Ama onlarca genci önce aldılar. Günlerce içeride tuttular. Sonra dediler ki bu ifadeyi imzalarsan çıkarsın. Yeni evliler vardı. Karısı hamile olanlar vardı. Bir sürü sorunlu hepsini biliyorsunuz. İmzayı atan çıktı. Attıkları imzaların hepsi ortaya döküldü. Açın okuyun. Duydum olabilir. Savcı Harikalar diyarında kafasına göre mükemmel hani diyor ya yüzyılın yolsuzluğunu bulmuş. Buldum sandığı yerde hiçbir kanıt bulamamış. Belediyedeki ne kadar şoför, ne kadar genç varsa tutuklamış ailesiyle tehdit etmiş. At imzayı demiş. Mış, muş, duydum, düşünüyorumla iddianame yazmışlar.

“DERHAL TUTUKSUZ YARGILAMAYI BEKLİYORUZ. DERHAL!”

* Dün dedim ya yargılamak için değil yargılamak yargılanmak için değil yargılamak için bekliyoruz o iddianameleri diye. O 578 sayfa iddianame böyle tel tel dökülüyor. Şimdi bir de bunun üstüne bugüne kadar onlar konuştu. Şimdi savunma avukatları konuşacak. Bu iddiaların hepsi çapraz sorgulanacak, ispat istenecek bakılacak görülecek. Bu yüzden bu yüzden biz bu işi büyük bir dikkatle takip edeceğiz. Birincisi artık kanıtlar toplandı demek toplandı. İddianame yazıldı mı? Yazıldı. Mahkemeye devroldu mu? Devroldu. Tensiple birlikte arkadaşlarımızın tamamının tutuksuz yargılanmalarını bekliyoruz. Adana Zeydan Karaları bekliyor. Oya Tekini bekliyor. Kadir Haydar’ı bekliyor. Hizmet bekliyor!

* Bir yıla yakın süredir haysiyetinizle oynayıp haysiyetiyle oynayıp da bir tane kanıt koyamadığınız Rıza Akpolat Beşiktaş’ta seçildiği seçimde bir belediye meclis üyesi bile AK Parti’ye MHP’ye verilmedi. Milli irade diyorsun ya. Beşiktaş’taki Milli irade tamamını CHP’ye vermiş. Şimdi gidip bunun üzerinden bir yandan yargılama sürsün. İstediğin tedbiri al. Zaten kaçacak bir yerleri yok. Ancak arkadaşlarımızın görevlerinin başına dönmesi, hizmet etmesi, yargılamanın tamamlanması, umuyoruz ki beraatleri, ceza bile olsa istinafı, Yargıtayı bu kadar yattıktan sonra bu arkadaşlarımıza bir gün daha içeride haksız yere tutmak Mussolini’nin ön infaz yöntemidir. Arkadaşlarımızın ve ailelerine yaptığınız zulüm yeter. Derhal tutuksuz yargılamayı bekliyoruz. Derhal.

“NEREDE BU SUÇ ÖRGÜTÜ?”

* Türkiye’deki bütün hukukçulara ve vicdan sahibi herkese söylüyorum. Bu iddianamede 29 kez ne geçiyor biliyor musunuz? 29 kez İmamoğlu suç örgütü. Nerede bu suç örgütü? Bir suç örgütünün olması için bunun iddia edilmesi yargılanması, kanıtlanması istinaftan geçmesi, Yargıtayda kesinleşmesi lazım.

Daha henüz iddianame bile ortada yokken yani İmamoğlu suç örgütünü iddia ediyorsan onu bile yazıp vermemişsin. İddia bile edemiyorsun. İddia bile edemiyorsun. Sadece bu konuda birilerini çağırıp soru soruyorsun. O aşamadasın sen. Gitmiş yazmadığı iddianamedeki iddiasıyla bugünkü iddianameye hukuk oluşturuyor oraya. Diyor ki İmamoğlu suç örgütü var. Bu örgütle ilişkili diyor. Türkiye’nin bütün hukukçularına, bütün vicdanlı insanlarına sesleniyorum.

Nerede masumiyet karinesi? Hani HSK’nin açıklamalarına göre, kararlarına göre hiçbir soruşturma savcısı kendinden sonra yapılacak yargılamada etki edecek hakimlerin kararına yön verecek iddialarda bile bulunamaz diyor. Sadece yazarsın. Kamuoyuna çıkıp da göreceksiniz yargılamanın sonunda böyle olacak diyemezsin. Onlara hakim karar verecek. Sen sadece iddianameye lehte aleyhte delilleri koyarsın ve bunu mahkemeye yollarsın. İddianame kabul edilirse yargılama başlar. Daha iddianameyi yazmamış. Neden yazamadığını demin de söyledim. Uçlarını birbirine bağlayamıyorlar.

“AHTAPOT DEDİRTTİK ADAMA…”

Savcılara görev verdi. Ona bir şey buna bir şey kablolar birbirine bağlanamıyor. Savcılar diyormuş ki hepimiz kendi iddianamemizi yazalım. Ona göre yargılama olsun. Bağırıyormuş: ‘Ahtapot dedirttik adama’. Bakın lafa bakın. ‘Ahtapot dedirttik adama.’ Adam dediği, Recep Tayyip Erdoğan’ı söylüyor. Çıktı dedi ya bir suç örgütü var. Başı İmamoğlu kolları Anadolu. Ahtapot dedirttik diyor. Bağlayın birbirine diyor. Diyorlar ki bu bağlantılar olmaz. Aynı dosyada bu ifadeyle bu ifade birlikte yer alırsa perişan oluruz.

“İFADEYİ ALANIN ÜSTÜNE YÜRÜYORMUŞ”

İfadeyi alanın üstüne yürüyormuş. Gelsin buraya diyormuş. Öbür dosyaya görevlendirmiş. Nasıl yaptıysa bağlasın bunları diyormuş. E bu sırada 16 milyon İstanbullunun hizmet beklediği Ekrem İmamoğlu 12 metrekarelik hücrede duruyor. Anası babası gözü yaşlı, eşinden, çocuklarından ayrı, İstanbul’dan ayrı. Bütün arkadaşlar öyle. Bunların keyfi olacak diye. Büyük laf ettiler. Dönemiyorlar ama çaresiz bir şekilde oraya buraya oraya buraya saldırıyorlar.

 *Bir kez daha söylüyorum. Erdoğan’a her meydandan söyledim. Aha buradan söylüyorum. Buradan bu yüce meclis çatısı altına. Hani 30 gün sonra birbirimizin yüzüne bakamıyorduk. Hani ailelerimizin gözünün içine bakamayacaktık.

ERDOĞAN’A: YAZIKLAR OLSUN, DÜŞ MİLLETİN YAKASINDAN

Hani ahtapot ortaya çıktığında insan içine çıkamayacaktık. İnsan içindeyiz. Dostlarla birlikteyiz. Milletimizle birlikteyiz. Meydanlardayız, sokaklardayız. Canlı yayındayız ya. Arkadaşlarımız masumdur. İftiracısınız. Yazıklar olsun sana. Yazıklar olsun iftiralarına. Düş milletin yakasından. Düş milletin yakasından. Ya kanıtla ya özür dile çek git. Al o beceriksizi oradan. Zulmetme artık. Dünkü iftiraname çöp olmuştur. Gelecekte de yargılanmayacağız. Sizi yargılayacağız. Yazıklar olsun iftiralarınıza. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun iftiralarının hepsine. Hadi bakalım.

Sayın Bahçeli, canlı yayına evet diyordun. Hadi canlı yayın istiyoruz. Halen istiyoruz. Verin canlı yayın frekanslarını isteyen televizyon yayınlasın. İnternet yayınlasın. TRT bir kanal tahsis etsin. Sabahtan akşama yayınlasın. Biz bu iftiraları çürütmek için arkadaşlarımızın masumiyetini kanıtlamak için milletimizin gözünün önünde yargılama istiyoruz. Nokta. Şimdi Erdoğan’a bu dosyayı bu dosyayı hukukçularına okutmasını dün çıkanı sonra da gelip kendisine yanıltmadan objektif bilgi vermelerini istemesini söylüyorum. Evet işin başında sen varsın. Sen talimat verdin. Sen yollattın. Sor bakalım olmuş mu? Sor bakalım olmuş mu? Açık söylüyorum. Olmamış. Becerememişler. İftiradan öteye gidememişler ve ortaya çıkan mesele seni tarih önünde mahcup edecek bir metne dönüşmüştür. Bu iddianameden de hiç korkmuyorduk. Berbat bir şey ortaya çıktı. Gelecek iddianameden de zerre kadar şüphem yok ki iftiralarınızın hepsi milletin gönlünde mahkum olacak. Göreceksiniz.

ÖZGÜR ÖZEL’DEN ERDOĞAN’A ‘HODRİ MEYDAN’

* Türkiye gıda enflasyonunda dünyada birinci. Sonra da çıkmış Cumhurbaşkanı Yardımcısı, istikrar ve refah bütçesi diyor. Kimin için istikrar bütçesi? 40 Haramiler için istikrar bütçesi. Kimin için refah bütçesi? Bir grup zengin için refah bütçesi. Şimdi biz buradan bir çağrıda bulunmak isterim. Biz bir gün bu grup meclise girmeyince panikleyen Erdoğan’a söylüyorum. Panikleyen Erdoğan’a. Seni Meclis’e çağırıyorum!

Ben de orada olacağım. Grubum da orada olacak. Bütçeler yürütmenindir. Hani biz Meclis’e gelmeyince bu Meclis’e saygısızlık dedin ya… Seni bütçeni savunmaya Meclis’e bekliyorum. Öyle tek başına gelip davet edilip kendi kendine konuşup çıkın çıkıp gittiğin gün değil. Geleceksin bütçeni savunacaksın! Muhalefeti dinleyeceksin. O Demirellerin, Ecevitlerin, Erbakanların, İnönülerin gösterdiği cesaretini gösterip bu bütçe için milletin vekilinin gözünün içine bakacaksın.

Hadi bakalım Erdoğan. Hodri meydan. O gün bütçenin sunulduğu gün saygın varsa, cesaretin varsa gel Meclis’e savun bütçeni. Dinle beni. Millet görsün kim yanında kim karşısında. O eski bütçelerin o liderlerin gelip başbakanların bütçeyi savunduğu ana muhalefetin, diğer muhalefetin eleştirdiği o demokrasi günlerine şu kadarcık olsun şu kadarcık olsun cesaretin varsa gel dönelim. O zaman gelirsen bütçeni anlatırsan, savunursan eleştirilere cevap verebilirsen eleştirilere katlanırsan o zaman sen demokratlar arasında belki bir kez daha adın geçebilir. Yoksa sarayında oturan bir otokratın bu meclise söyleyecek tek kelimesi yoktur.

GAZİLERİN TÖRENDE YAĞMURDA BIRAKILMASI

Muhabiri bu haberi yaptığı için gözaltına almışlar. Erdoğan’ın geçen sene çıkardığı yasa var ya “gerçek dışı bilgiyi yayma”. O suçtan içeriye atmışlar.

“CHP, BUGÜN DE TÜRKİYE’NİN 1. PARTİSİ”

* Buradan Sayın Erdoğan’a tarihi bir çağrıda bulunacağım. Değerli arkadaşlar, 216 gündür milletimizle meydanlardayız. Bir biz bir mevzi olarak arkadaşlarımızı, partimizi değil bir cephe olarak demokratik siyaseti savunuyoruz. Tüm baskılara rağmen gururla da ifade etmek isterim ki partimiz yapılan bütün anketlerde ki bunu uluslararası kuruluşlar da kabul ediyor. Artık yandaş anket şirketleri de kabul ediyor. Yandaş köşe yazarları da kabul ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğu gün gibi son girdiği seçim gibi bugün de Türkiye’nin 1. Partisi arkadaşlar. Son seçimleri kaybeden, yenemediği rakiplerini hapse atan seçimden korkan bu iktidar meşruiyetini kaybetti ve maalesef meşruiyeti ABD’de Başkan Trump’ın Oval ofisinde aramaya gitti. Gitmeden dedim. Gizli olmasaydı fotoğraf verirlerdi. Normal ol normal olsaydı ilan ederlerdi. Gizlemezlerdi. Gizli kalsın diye tedbir almazlardı. Haber bize sızdı diye çıldırmaz, orayı böyle karıştırmazlardı. Trump’ın oğlu geldi önce. Randevu falan yok ortada da. Erdoğan Birleşmiş Milletler’e Amerika’ya gidecek. 

ERDOĞAN’A ‘TRUMP’ TEPKİSİ

Amerikan Başkanı Trump’la görüşmesi yok daha. Trump’ın oğlu geldi. Oturdular, konuştular. Çıktım ilan ettim. Dedim ki cumartesi 17’de ismi gizlenerek bir iş adamı denilerek Junior Trump’la görüştün. Ona 300 Boeing sözü verdin. Pahalı doğalgaz alma sözü verdin. Nadir toprak elementlerini pazarlık konusu ettin dedik. Gazetelerde yer aldı. Hiç sustular. Bu haber nereden sızdı bile demeden kendi içlerinde araştırdılar. O sırada Trump’ın mesajı geldi, tweet’i geldi. Ne yazdı Trump? Erdoğan iyi adam, gelecek, onu göreceğim. Boeing’leri şunları bunları konuşacağız. Ne söylediysek ortaya çıktığını görünce sustular. Yanımda mıydın dedi. Sen de bileceksin dedi. Pazarlık yapacaksan babasıyla yaparım. Görüşmeyi inkar etmedi, pazarlığı inkar etti. Görüşme bitti. Görüşmenin sonuçları ortaya çıkmaya başladı. İlk önce Boeing’ler doğrulandı. Sonra pahalı eğlenci %20 pahalılığı eğlence doğrulandı. Sonra bir gece önce Amerikan mallarından vergiyi kaldırıp cevizden fıstığa, viskiden elektrikli Amerikan arabalarına kadar vergileri kaldırdı. Trump’ın nefret ettiği Çin mallarına Türkiye’de ilave vergi koydu, Trump’ın gönlüne.

* Ve dedik ki Eskişehir’deki nadir toprak elementlerini milli stratejik servetimizi Trump’la pazarlık konusu yaptı. Buna önce sustu. Sonra ben bu nadir toprak elementlerinin ne olduğunu anlatınca ve bu Türkiye’de zaten konuşulan, bilinen bir konuydu belli çevrelerce. Geniş halk kesimlerince konuşulunca Anadolu’da köy kahvesine muhabbet sirayet edip endişeler karşılık bulunca paniğe kapıldılar. Çünkü sanıyoruz ki gelişen dünya geliştiği kadar gelişti. Biz geride kaldık, yetişemeyiz. Bir mucize var. O mucize nadir toprak elementlerinde. Kilolarca demire bir nanogram bir elementi karıştırıp bir işleme tabi tutuyorlar. Demir dünyanın en kuvvetli mıknatısı oluyor. Demirin 1 gramını, 1 miligramı bir alette inanılmaz işler yapıyor. Yani teknoloji ilerledikçe bazı nadir toprak elementleri keşfedilip bilim insanları bunları laboratuvarlarda çalıştıkça mucizevi şeyler oluyor. İşte üç tarafı denizlerle çevrili, dünyanın en güzel coğrafyası, hepimizin biricik vatanı bu mucizeden de nasibini almış. Dünyada bu elementlerin olduğu ülkeler var. En çok Çin’de var. En büyük ülke.

Kendisininkini harcamadan dünyadakini bitirmenin peşinde. Trump’ı Trump’ın ülkesinde de var. Kanın, gözyaşının arasında güya desteklediği savaşın ortasında Rusya’nın karşısında Zelenski’den bana onları ver seni öyle desteklerim diyor. Yoksa yardımı keserim diyor. Ukrayna’nın nadir elementlerinin peşinde. Bizde Ukrayna’dan fazlası var. Dünyada en yüksek 5. ülkeyiz. Eğer bu elementi alıp da toprağınla birlikte Trump’a verirsen altın yumurtlayan tavuktan bir tane yumurta verir. Tavuk senelerce onun kümesinde yumurtlar. O yüzden bu elementleri bir kere burada tutmak, çıkacaksa kendimiz çıkarmak. Onu özel işlemlerle elde ediliyor. Onları milli imkanlarla yapmak ya da yapacak kapasiteye erişmek için dünyayla özel işbirlikleri yapılırsa çok çıkarımızı koruyarak yapmak ama o teknolojiyi buraya kazandırmak.

“999’UNU TRUMP’A VERİYORSUN…”

Hiçbir şey beceremiyorsan, bırak. Yoksa sen bir çuval karışık toprak içinde element yollarsın. İçinden bir zerresiyle sana bilmem kaç tane cep telefonu satıyorlar. Buradaki oran 1’e 1000 olarak hesaplanıyor. Verdin mi bir alıyorsun, 999’unu Trump’a veriyorsun. Bunu yapma dedik. Bu konuşulmaya başlandı işçi servislerinde. Bu öğrenci kantinlerinde, köy kahvesinde konuşuluyor. Hemen harekete geçtiler. Bir hafta sonu boyunca TRT’de yayın. Bir hafta boyunca A Haber’de yayın. Hem elementleri anlatıyor. Bir yandan da çıkıyor diyor ki Erdoğan ben biz bu elementleri satacağımızı söylüyorlar. Satmayacağız. Kendimiz üreteceğiz. Güzel. Şimdi tam o noktadayız.

Bendeki bilgi, ki önceki dört bilginin üçü kesinleşti... Boeing, pahalı yakıt, Amerikan mallarına vergi indirimi ve bunu onlara taahhüt ettiğin. Sen böyle dedin. Trump ne dedi? Trump son bir ayda son 3 haftada başka hiçbir liderle bu konuyu görüşmedi. Bakın Trump ne diyor dün? Daha dün bir yılda o kadar çok nadir toprak elementine sahip olacağız ki bunlarla ne yapacağımızı biz bile şaşıracağız. Böyle anlaşmalar yaptım diyor. Bizimki de önce sustu. Şimdi ya çıkarmaya karşı çıkıyor. Set raporuna bizimkiler itiraz etmiş. Oradan sen buna karşı. Vallahi iktidarda sen olduktan sonra toprak altından bu şartlarda köstebek çıksa ona bile saklan evladım derim. Saklan evladım derim. Varıp da bunu varıp da bunu Trump’a vermek Varıp da bunu Trump’a vermek yerine geleceği beklerim. Ve buradan Erdoğan’a önce şunu söyleyeyim. Kendi siyasi geleceğin için bu ülkenin geleceğini Trump’la Trump’a etmene izin vermeyeceğim. 

BENZER HABERLER