İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Kılıçdaroğlu’nu izam eden yalan, kurgu bir video orada oynatıldı. Bir vatandaş buna inansa ve terör örgütüyle iltisaklı olarak görse ve bir saldırıda bulunsa bunun azmettiricisi Sayın Erdoğan’dır. Kimse ne yaptığının farkında değil. Gayri ciddiliğin getirdiği sonuç bunlardır. Sokakta insanların birbirine olan davranış biçimi değişti bu ülkede” dedi. Akşener, “Öfkelerin çatıştığı, rövanşların havada uçuştuğu bir Türkiye’den bıktık. Bunların artık bitmesi gerekiyor. Bunu hep beraber sandığa giderek yapmalıyız. Ben samimiyetle Kılıçdaroğlu’nun hak yemeyeceğine, harama, kul hakkına el uzatmayacağına, terör örgütleriyle yan yana gelmeyeceğine inanıyorum” diye konuştu.
Meral Akşener, bugün FOX TV’de “Liderler FOX’ta” programına katıldı. Akşener; Doğan Şentürk, İlker Karagöz, Tülay Ünal Öçten, Selçuk Tepeli ve Engin Yılmaz’ın sorularını yanıtladı.
“YEMİN TÖRENİ İLE İLGİLİ BİR PROBLEM OLDU”
Türkiye sizin söylemlerinizden bir tren kaçırmak üzere. Türkiye bu treni kaçırırsa vagonlarında sadece parlamenter sisteme dönüş mü kaçacak yoksa başka ne kaçacak?
“En fazla kadınlar ve gençlerle ilgili edinilmiş haklar kaçacak. Bu ülkede nefes almak izne tabi olacak. Çünkü şartlar onu getirecek. Burada benim ısrarla üzerinde durduğum şey, sistem. Yani öznem Sayın Erdoğan değil; hep örnek veriyorum. Sizlerden birini o sistemin içine seçelim koyalım altı ay sonra ya psikiyatrik durum ortaya çıkar ya da bambaşka bir insan tipi ortaya çıkar. Dolayısıyla bir ayda Sayın Erdoğan’ın seçim olduktan sonra yaptığı atamalara dair kararları bunlar. Şimdi, inanılmaz bir güç ve o gücün kendisine de bir ışık gibi yansıması gayreti içinde bir insan kesimi var. Öyle olunca bir günde, bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden bu sistemin başında oturan kişi vazgeçti. Böyle bir kararname ile inanılmaz atamalar yapıldı. Böyle bir kararname ile sizi aldı öbürünü koydu falan filan. Şimdi, bu Meclis’e giren, seçilmeyi o kadar çok istiyor ki Erdoğan, o kadar alıştı ki bu güce. Bu gücü bırakmamak için bir sürü hata, kusur, muhtemelen hukuksuzluk var. Bütün bunlara bir bütün olarak baktığınızda oradan ayrılmamak için her yolu denedi. Cumhur İttifakı’nı genişletti ve kadının sahiplendirilmesinde ön gören, bunu söyleyen, dört maddenin değişmesine ilişkin talebi olan, bayrağın Türkiye bayrağı denmesine yönelik talebi olan hem Hizbullah’ın hem PKK’nın terör örgütü olmadığını düşünen bir siyasi partiyi aldı Meclis’e getirdi. Yemin töreni ile ilgili bir problem oldu. Mazbataların geç verilmesinin sebebi seçim. Seçim öncesinde yemin töreni yapılsaydı HÜDA PAR’ın bir milletvekili bu yemini doğru bulmadığı ifade etmişti, belki de etmeyecekti. Bilmiyoruz, sonuçta bundan kaçınmak için yemin törenini seçimden sonrasına bıraktılar.
“SAYIN ERDOĞAN’I ÇOK SEVENLER, BU SEÇİMDE SAYIN KILIÇDAROĞLU’NA OY VERSİNLER”
Yasağın bol olduğu, kayırmanın çok olduğu, 82 puan alsanız dahi eğer sizin AKP bünyesinde tanıdığınız yoksa 54 puanla yakın arkadaşınız atandığı, mülakatta elendiğiniz, keyfi bir sistemin, hukukun katledildiği, yargının yok olduğu bir sistemin içinde bir nefes alamaz. Önce kadınlar, gençler sonra sıra size gelir. Bütün bunları kaybederiz. Özellikle AKP’lilere seslenmek isterim; Sayın Erdoğan’ın son dönemi. Burada da öfkenin kat be kat arttığı, yumuşak davransa onu seçenlerin onun üzerine hücum edeceği bir alan birikecek. Sonuç itibariyle bitmeyen bir rövanş. Buradan seçilecek bir başkan da bu yetkilerin keyfini çıkara çıkara bu sefer de buradakilere karşı kullanacak. Benim demem o ki; özellikle AKP’li seçmenler, Sayın Erdoğan’ı çok sevenler, bu seçimde Sayın Kılıçdaroğlu’na oy versinler ki; biz parlamenter demokrasiye geçiş yapalım ve artık şu rövanş işinden vazgeçelim. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ayarlarına dönsün, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı… Kadınlarla ilgili söylüyorum en çok biz nefes alamıyoruz çünkü.”
“MECLİS’İN TÜMÜNÜN YAN YANA GELİŞİYLE GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEME GEÇİLECEĞİNE İNANIYORUM”
HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi kadını koruyan, 6284 ile ilgili kanuna ilişkin bir girişimde bulunacaklar. Şimdi Meclis’te böyle bir yasa çıkarsa Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu olursa bu sistem nasıl işler?
“Tüm yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı’nda. Yürütme yetkisinin tamamı Cumhurbaşkanı’ndadır, bütün kararnameler ve yönetmeliklerle yönetebilir. Atama yetkilerinin tamamı Cumhurbaşkanı’nda. Bütçeyi Cumhurbaşkanı hazırlıyor. TBMM’ye sunuyor ama TBMM değiştirmede son söz hakkına sahip değil. Dış politikayı Cumhurbaşkanı belirleyici… Bu çok tuhaf bir yetki, diyorum ki; Cumhur İttifakı Meclis’i aldı, kanun vs. konuların zaten Meclis’in işlevi yok ama işlevli hale getirmenin yolu bu yetkilere sahip Cumhurbaşkanının seçildiği andan itibaren Meclis’in tümünün yan yana gelişiyle güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçileceğine inanıyorum. Çünkü bu, denge ve denetleme mekanizması Erdoğan’ın ve arkadaşlarının hiç işine yaramayacak.
AKP birinci parti olabilir ama tek başına kuramıyor. Koalisyonlarda büyük partiler, yan yana gelir ve ortak nokta bulur ve sonuçta bu iktidarı alır, Meclis’te aynı şekilde denetleme ve denge mekanizmasını oluştururlardı. Bu ucube sistemin getirdiği, pek çok enfekte olmuş alan var onlar gider. Bu kadınlarla ilgili mevzuda Sayın Kılıçdaroğlu seçildiği takdirde, onu Meclis’te iptal etmeleri mümkün olmaz. Sistem aksamaz ama büyük yetkilere sahip bir şahısla yol yürümeyi Sayın Erdoğan ve arkadaşları istemeyecektir.”
“HİÇBİR PARTİNİN YA DA KİŞİNİN SEÇMENİ MARABASI DEĞİLDİR”
Türkiye uzun zamandır kutuplaşma üzerinden yürüyünce bu seçimde de konuşmaya çalışsak da beceremedik. Biz ekonomiye dair pek çok konu konuştuk, Sayın Erdoğan devamlı teröristler, PKK’lılar diye bağırdı, mecburen cevap verildi aşırı iftira olunca. Sonuçta sizin o seçmenin ihtiyaçlarına dair önerdiğiniz her bir konu yerine ulaşmadı. O haneler benden öğreniyor, o gürültü seçmen üzerinde etkili oldu olmadı bilmiyorum ben. Yorum yapamam ama bizim söylediğimiz o seçmenin ihtiyacı olan, olması gereken cümleleri onlara ulaştıramamışız. O gürültüden dolayı. Vaatleri duyuramamışız. Onu gördüm ben.
Türkiye’de herkes ayakta kalmaya çalışıyor. Biz bu konudaki yapacaklarımızı anlatamamışız. Esasen siyaset, o seçmenin gönlünü almanın yolu, vizyonu yarıştırmaktır.”
“CUMHURBAŞKANININ BİR YALAN SÖYLEMESİ, TUZAK KURMASI, İFTİRA ATMASI KABUL EDİLEMEZ”
Montaj meselesi ikinci turdan önce gündemi oldu. Bunun etkisi oldu mu, yaradı mı?
“Yaratmak mecburiyetinde oluyorsunuz. Ben 2018’de şöyle bir ün yumağına katıldım. Sayın Erdoğan’ın ağzından bugüne kadar bana ‘FETÖCÜ’ demedi. Ama bitmeyen bir senfoni şeklinde çevredekiler, montajla abu sabuk şekilde FETÖ’cü aşağı FETÖ’cü yukarı. Ben ne yaptım 2018’de? Ben ne yapacağımı anlatmak yerine en son Denizli’de avaz avaz bağırdım. Bir haksızlık hissediyorsunuz sonra ben onu gördüm ki bu bir yün yumağı…
Sürekli bir masadan olmayan HDP üzerinden ona bağlı olarak PKK üzerinden çekiçle vuruldu başımıza. HDP, Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini ilan ettiler ve dediler ki; herhangi bir alışveriş yoktur, şartımız yoktur. Sadece bu sistemden kurtulmak için kendisine oy vereceğiz dediler. HDP’lilerin talebi olmamasına rağmen bu arkadaşların ısrarlı bir biçimde o masaya oturtmak için gayretleri oldu. Ben bu kadar stratejiden uzak, böyle bir şeyi Türkiye’de gördüm.
Dedim ki; Apo ile görüşülmeye gitti, yalanlanabildi mi? Hayır yalanlanmadı. Söylemeye çalıştığım şey şu; Millet İttifakı’nı desteklediğini iddia eden ve orayı tanzim etmeye meraklı, dün de Erdoğan’ı tanzim etmeye düşünüp sonra Sayın Erdoğan tarafından kapının önüne konulmuş bir tayfa var Türkiye’de. Çok konuşan, çok çizen… Bu sistemin Sayın Erdoğan’ın eline sürekli bir imkan tanıdığını söylüyorum HDP’ye rağmen. HDP masadan bir şey istemiyor. Durup dururken bir salvo yapıyor. Sonuç, montajların yapılmasının bir gerekçesini oluşturdular. Arkasından da montajlar yapıldı. O montajların etkilediği insanlarla sokakta karşılaşıyorsunuz ve acı geliyor insana.
Hepimize bir tuzak kuruluyor ama kaçamıyorsunuz. Tuzak olduğunu görüyorsunuz kaçamıyorsunuz. Her gittiğimiz yerde hem Mansur Bey uzun uzun konuştu. Bakın, bana hem PKK’lı deniliyor hem de faili meçhulcü. Akla zarar.
Bu bir Cumhurbaşkanının böyle işlere tevessül etmesi, böyle işlere karışması, böyle konuları göstermesi, yalan konuşması hepimizin namusumuzun, şerefimizin, güvenliğimizin korunmasından da yükümlü olan Cumhurbaşkanının bir yalan söylemesi, tuzak kurması, iftira atması kabul edilemez. Bu korkunç bir şey. Başka bir ülkede olsa mahkemelik olur.”
“YÜZ SAYFA TÜRKÇE, FELSEFE, MANTIK OKUMAZSANIZ KONUŞAMAZSINIZ. ANA DİLİNİZİ ÜÇ YÜZ KELİME İLE KONUŞUYORSANIZ ZATEN OLMAZ”
Erdoğan’dan ve Kılıçdaroğlu’ndan bugün karşılıklı söylemler çok yükseldi. Kılıçdaroğlu, “TRT ekranlarında tartışalım” dedi. Sizin bu konunun kapanması için… Türkiye bunu hak etmiyor mu?
“Sayın Erdoğan yapmaz. Türkiye her şeyi hak ediyor. Geçmişi biz özlemle izliyoruz. Benden çok genç arkadaşlar var partimizde, Süleyman Demirel’in Özal’ın, Ecevit’in yani o dönemin insanlarının, Erbakan’ın hem kurşun gibi söz ama estetik, zeka ürünü dilini iyi bilen bir siyasetçinin konuştuğu, sonradan düşündüren muhteşem münazaralar var. Ben ısrarla bir şey söylüyorum; yüz sayfa coğrafya, yüz sayfa tarih, yüz sayfa edebiyat, yüz sayfa Türkçe, felsefe, mantık okumazsanız konuşamazsınız. Ana dilinizi üç yüz kelime ile konuşuyorsanız zaten olmaz. Dolayısıyla dünya böyle gider. Kılıçdaroğlu’nun karşısına kimse çıkmaz yani.”
“BEŞAR ESAD İLE ANLAŞACAKSINIZ”
Türkiye’nin çok masraf ettiği ama kontrol edemediği bir sığınmacı meselesi var. Bir defa bununla ilgili mesajların etkisi ne olacak? Ümit Özdağ, Kılıçdaroğlu’nu desteklediğini açıkladı. Onun sığınmacılar ile ilgili önemli mesajları vardı. Ümit Özdağ’ın katkısının ne olacak? Ümit Özdağ, partinizden pek çok suçlama ve eleştiriden sonra ihraç edildi. Şimdi tekrar kesişti nasıl oldu?
“Sondan başlayayım, ben bizim partimizden ayrılan hiçbir arkadaşımızın prensip olarak tek kelime bulamazsınız arkadaşlar hakkında. Karşı tarafı rencide edecek tek bir kelimemi bulamazsınız. Bunun anlamı şudur; 30 yıldır aktif politika yapıyorum ben. O kadar çok şeye şahit oldum ki sonra mahcup olunur. Dolayısıyla Sayın Özdağ, Kavuncu için FETÖ’cü demişti. Sonra mahkemelik olundu, nitekim Buğra Kavuncu ile ilgili herhangi bir bağlantı bulunamadı. Şu anda Türkiye’de siyasi olarak istinatta bulunulmuş, asla böyle bir şey yok denilen tek siyasetçi olarak Buğra Bey karşımızda duruyor.
AKP’nin izlediği sığınmacı politikası suçtur dediniz…
“Biz, ‘Kardeşim Esad’tan’ ‘Katil Esed’e’ geçtik. Ne kazandık? Sıfır. Ne oldu, ne kaybettik? Saydığım milyonlarca insanın Türkiye’ye gelmesi.”
Ümit Bey’in verdiği bilgi bugün, Göç İdaresi’nden gelen bilgi dedi. 1,5 milyon Suriyeli’ye vatandaşlık verildiğini söyledi. Bu seçime bir referandum diyorsunuz ya sığınmacılar açısından da bir referandum olarak görüyorsunuz değil mi?
“Aynen öyle. Hırsızlık, liyakatsizlik, kayırmacılık, uyuşturucu, baronlar, sığınmacılar, kaçaklar üzerinden… Sığınmacılar konusu kesinlikle 7’den 77’ye en fakirinden en ekonomik durumu ortanın üstüne gitmeli diyorlar. Dün Esenler’de gittiğim evlerden 3 tane sokak gezdim. Ayrı ayrı böyle şeyde arka sokaklar bunlar. Mesela işaret edip diyor ki, şurası şöyle komple diyor, Suriyeliler dükkan açmış. Beyaz eşya dükkan diyoruz adına yani. Mağazalar işte beyaz eşya var. Tekstil atölyesi açmışlar. Büyükçe bir şey. O gittiğim evde kadın dedi ki ‘Abla ben dedi, gittim. Yarım gün burada çalışabilir miyim?’ Tekstile gitmek deniyor, adına. Demişler ki biz Türk çalıştırmıyoruz. Sahibi de Suriyeli, biz Türk çalıştırmıyoruz, kusura bakma bacım demiş. Suriyeli, Suriyeli çalıştırıyor.”
“AB, ABD, RUSYA, BEŞAR ESAD VE TÜRKİYE BERABER OTURUP GÖNDERMELİDİR”
Hükümet biriket evler yapıyor oraya ve işte 500 bin gitti, 1 milyon daha gidecek diyorlar ama rakamlar ortada 3 buçuk milyon resmi rakamlara göre. Bu proje tutar mı? Briket evler formülüyle buna çözüm bulunabilir mi?
“Hayır, mümkün değil. AB, ABD, Rusya, Beşar Esad ve Türkiye beraber oturup göndermelidir. Bu uluslararası hukuka göre mümkün. Daha enteresanı Beşar Esad her sene af ilan ediyor. Esas mesele, uluslararası hukuka göre can güvenliği. Yani oraya gönderdiniz, adamları öldürdüler, o sizi suçlu yapıyor. Ama her af ilan ettiğinde insanları gönderme yetkiniz var. Hele kaçakları anında deport etme imkanınız var. Bu Geri Kabul Anlaşması’ndan derhal vazgeçmek var. Geri Kabul Anlaşması’nı derhal kısmı benim şahsi bir görüşüm.”