Madımak katliamı, Asla sönmeyen ateş

Gündem - 2 Temmuz 2025 10:33

Sivas’ta Madımak Oteli katliamının üzerinden 32 yıl geçti. 33 aydın ve sanatçının içinde olduğu 35 kişinin yaşamını yitirdiği gerici saldırıya ilişkin haklarında ağırlaştırılmış müebbet verilen 23 sanıktan 17’si tahliye edildi, ikisi ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından affedildi.

Öte yandan önceki gün Leman dergisini protesto etmek için toplanan kitlenin Madımak Oteli’ni yakanlarla benzer sloganlar atması dikkat çekti.

Otelde yaşamını yitiren Behçet Aysan’ın kızı ve gazetemizin yazarı Eren Aysan, Leman dergisindeki karikatürle başlayan gerici sokak eylemlerine ve “Bu bina yanacak”, “Yakın” çağrılarına dikkat çekti. Aysan, “Bu eylem ve söylem, 32 yıl önce yanan bir otelin dumanının tütmeye devam ettiğini gösteriyor. Bizler otuz iki yıl boyunca yerinde saydığımız adalet mücadelesini, ses duyurma çabasını, engelleri yaşadık. Unutturmamak için yılmadan, usanmadan çalıştık, çabaladık” dedi. Firari sanıkların bilinçli bir şekilde yakalanmadığını belirten Aysan, “Üstelik, cezaevinde hâlâ kaç Sivas hükümlüsü olduğunu bile bilmiyoruz. Çünkü ısrarla sistemli kötülüğün sunduğu sistemli belleksizlik operasyonuna karşı tarihsel vicdana sığınıyoruz. Bir de kendi adıma babamın dizelerine: ‘Birgün bir başka nar ağacının dibinde/ bir başka çocuklar/ Türkiye’yi konuşacaklar’ Bunu biliyorum! Çünkü etimle, kanımla ve canımla bu ülkenin çocuğuyum” diye konuştu.

‘SİNİR UÇLARI KALDIRMAZ’

Ajitasyonun sosyal teoride linç adına en önemli unsur olduğunu anımsatan Aysan, “Linç tasarımı sosyolojide ‘medeniyet kaybı’ unsuruyla bağlantılı olarak ortaya çıktığı için hemen her şey, bütün değerler altüst olur. ‘Boğazını kesin’, ‘paramparça edin ya da elinize kan bulaştırmadan en temizini yapın ve yakın’ talepleri birbirini izler” ifadelerini kullandı. Linç girişiminde bulunanlara “Tahrik olma hakkı” verilmesinin süreci daha da tehlikeli bir noktaya götürdüğünü belirten Aysan, “Bu hak ‘Dini inançlarımıza saldırdı!’dan ‘Ülkemizi bölmek istiyorlar!’a kadar çeşitli gerekçelere dayanabiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Toplumsal kutuplaşmaların ve gerilim hatlarının popülist siyaset söylemleri tarafından körüklendiği zamanlarda linç girişimlerinin arttığını çünkü bu durumda toplumun kendisini otorite yerine koyan güruh ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Aysan, şöyle konuştu: “Oysa bildiğimiz anlamda hukuku, gerçek anlamda da devlet otoritesinin altını oyan eylemlerdir bunlar. ‘Güvenlik gerekçeli bir şiddet operasyonu’ bir süre sonra tam anlamıyla güvenliksizliğe dönüşür. Ama o noktaya kadar gündelik siyasetin kendilerine yeni bir alan açacağını düşünen siyasetçiler bu durumu bir malzeme olarak kullanma eğilimi içine girer. Büyük bir yanılgıdır aslında bu. Toplumun sinir uçları bu girişimleri bir süre sonra kaldıramaz. Ülkenin bizden olanlar ve teröristler olarak ortadan ikiye bölündüğü aralıkların tehlikesini öngörüyoruz. Ama çaresiziz. Sesimiz sürekli kısılıyor. Çünkü biz adaletsizliğin cezasızlıkla harmanlandığı bir davanın çocuklarıyız.”

‘BUGÜNÜN GERÇEĞİ BUDUR’

“KATLIAMIN yıldönümü bu yıl benim için her zamankinden karanlık. 32. yılda tüm katillerin serbest bırakılmasına tanıklık ettik. İnsanlık suçlarında zamanaşımı kabul edilemez derken keyfi afla sınandık” diyen Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok ise “‘Düşünün, o katiller artık aramızda. Belki otobüste yanınızda oturacak belki markette aynı rafa el uzatacaksınız. Sokakta yanınızdan geçecek’ demiştim. İstanbul’un göbeğinde o gün Sivas’ta atılan sloganları atan güruh işte onlar” dedi. Bu eylemlerin ve eylemcilerin temel cesaretlendiricisinin Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas olaylarındaki cezasızlık olduğunu vurgulayan Altıok, “Ne müdahale var ne koruma. Ben önceki gün orada 32 yıl öncenin ortaçağ karanlığını gördüm. Bugünümüzün gerçeği budur” ifadelerini kullandı. Dava avukatlarından Günal Kurşun, “Sivas katliamı tam bir insanlığa karşı suç örneğidir ve insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı olmaz. Türkiye’deki adalet sistemi, Sivas katliamına ilişkin yargı pratiğinde sınıfta kalmıştır. Anayasa Mahkemesi, Sivas davasına ilişkin kararı açıklamayarak dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde gitmesini de uzun süredir engelliyor” dedi.

1993’TEN BUGÜNE YAŞANANLAR

MADIMAK’LA ilgili bugüne dek üç ayrı dava açıldı. Polis kayıtlarına göre Madımak Oteli önündeki kalabalık 15 bin kişiyi bulmuştu ancak 170 kişi hakkında dava açıldı. Mahkeme ilk davadan başlayarak çok sayıda tanığı tahliye etti, ilk kararını “adam öldürme” ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık suçlarından verdi. Avukatların itirazı üzerine Yargıtay, dosyanın anayasal düzenin ortadan kaldırılması girişimi olduğunu ve bu maddeden yargılanmaları gerektiğini söyledi. Fakat haklarında idam cezası verilen ve sonradan ağırlaştırılmış müebbet cezasına çevrilen sanıkların çoğu yurtdışına kaçtı ya da avukatların ifadesiyle “sistemli biçimde” kaçırıldı.

Ana dava 2001’e kadar aşamalı olarak sürdü ve 2002’de sonlandı. Madımak’ın “1 numaralı sanığı” olarak tarif edilen dönemin Refah Partili belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak ve arkadaşlarının davası ayrıldı, bu sanıkların da kaçak olduğu biliniyordu. Erçakmak 18 yıldır Avrupa’da aranırken cenazesi 2011’de Sivas’taki evinden çıktı. Fethi kabir ile mezardaki kişinin yüzde 99.99 oranda Erçakmak olduğu belirlendi. Madımak davasının müşteki avukatları, 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) hak ihlali başvurusunda bulundu. Ancak aradan 11 yıldan fazla süre geçmesine karşın AYM, Madımak katliamına ilişkin bireysel başvuruyu gündemine alarak karar açıklamadı.

BENZER HABERLER