İsveç’in NATO üyeliğinin Meclis’ten geçmesinin sabahında Reisi soluğu Ankara’da aldı. Ardından ABD’nin Suriye’den çekileceği servis edildi. ABD’nin çekilip sahayı İran’a ve Türkiye’ye bırakması ne kadar olası?
Ortadoğu’nun kırılgan, kaygan zemininde Türkiye’nin de içinde yer aldığı jeopolitik denklemde yaşanan hareketlilik dikkat çekici. İsveç’in NATO üyeliğinin ana muhalefetin de desteğiyle Meclis’ten geçmesinin sabahında İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi soluğu Ankara’da aldı. Reisi, Ankara’dayken de ABD’nin Suriye’den çekileceğine dair haberler servis edildi.
MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın kurumun 10 Ocak’taki kuruluş yıldönümünde açık “mesajlar gönderdiği” ABD’nin, İsveç’e karşılık Ankara’ya F16 savaş uçaklarının yanında neler teklif ettiği merak konusuydu. ABD’nin Suriye’den çıkacağına dair iddiaların çıkması Biden yönetiminin seçim öncesi AKP iktidarına kredi açtığı ve Saray rejimine Suriye’de bir alan açabileceğine dair kuşkuları akıllara getirdi.
ABD’nin Suriye’den çekileceğine dair iddiaların merkezinin Amerikan Foreign Policy dergisinin olması da çarpıcı. Amerikan Dışişleri ve Pentagon’a yakın dergide Ortadoğu Enstitüsü’nün Suriye, Terörle Mücadele ve Aşırıcılık programlarının yöneticisi Charles Lister tarafından kaleme alınan analizde Savunma ve Dışişleri bakanlıklarından isimleri açıklanmayan dört kaynağa göre Beyaz Saray, artık Suriye’de “gereksiz” olarak gördüğü bir misyonu sürdürme konusunda istekli değil.
ÖNCELİKLER DEĞİŞİYOR MU?
Yazıda, Hamas’ın 7 Ekim saldırısı sonrası İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşının Ortadoğu’da gerilim ve düşmanlıkları en yüksek seviyeye çıkardığı bu nedenle böylesine karmaşık bir bölgesel kriz yaşanırken Biden yönetiminin bölgedeki askeri önceliklerini yeniden gözden geçirmesinin sürpriz olmayacağı belirtiliyor.
ABD birliklerinin Suriye’den tamamen çekilmesinin ciddi sorunlara yol açabileceğini belirten Lister, ayrılma konusunda kesin bir karar verilmemiş olsa da, geri çekilmenin nasıl ve ne zaman gerçekleşebileceğine dair iç tartışmaların sürdüğünü vurguluyor.
Geri çekilmenin ABD ve müttefiklerinin Suriye’deki çözülmemiş ve son derece değişken kriz üzerindeki etkisi üzerinde felaket etkisi yaratacağını bunun da IŞİD’e bir hediye olacağını belirtiyor.
SÖZ DEĞİL EYLEM GEREK
Ortadoğu’daki varlığını artıran Irak, Suriye ve Yemen’de saldırılarını yoğunlaştıran ABD’nin her adımı bölgedeki taşları sismik dalgalar misali tüm çevresini etkiliyor. IŞİD ile mücadele bahanesiyle yerleştiği Suriye’den çekilme ihtimali de sadece kendisini değil, tüm bölgesel düzlemi etkileyecek.
Haliyle Ankara yakın takipte. Kapalı kapılar ardında çeşitli sözlerin verdiği ortada. Milli Savunma Bakanlığı (MSB) “çekilme iddialarına” ilişkin, “Resmi açıklamayı ve uygulamayı görmeden bu tarz haberlere ihtiyatla yaklaşılması gerekiyor. Biz savunma ve güvenlik konularında bölgemizdeki her türlü gelişmeyi yakından takip ediyoruz” açıklaması geldi.
TÜRK KORİDORU HEVESİ!
20 günde 21 askerin yaşamını yitirdiği, İsrail ve ABD’nin Irak ve Suriye’de İran’a yönelik hedefleri vurduğu, İran’ın misilleme olarak Irak Kürt Yönetiminin başkentine füzeler yağdırdığı kaotik iklimde her aktör kendi oyununu kurmaya çalışıyor.
Seçime gidilirken AKP iktidarının sınır ötesi harekat iştahı bir kez daha kabarırken, İdlib’ten İran’a uzanan tüm bir güney sınırı boyunca bir “tampon bölge” oluşturma isteği her konuşmada kendisini dışa vuruyor. Siyasal İslamcı rejimin savaş sebebi saydığı “Kürt koridoru”na karşılık İran’dan Akdeniz’e uzanan 1.300 kilometrelik “Türk koridoru” hayali milliyetçi-muhafazakar iktidarın yeni “kızıl elma”sı olmuş durumda.
Erdoğan bu isteği BM Genel Kurul konuşmalarında da açıkça dile getirmiş, “Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinlikte güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kısmıyla ilgili adımları atacağız” ifadeleriyle bunu kayda geçirmişti.
Daha önce de Trump askerlerini Suriye’den çekme kararı almış, ancak bu karar yerine getirilmemişti. ABD ile Türkiye arasında bu konuda pazarlıklar bir yılan hikayesine dönüşürken bugüne kadar bu istek üç kez yerine getirildi. Türkiye’ye Suriye’ye girmesi için vize verildi. Suriye-Türkiye sınırı 911 km uzunluğunda. Bu sınırın 400 km’lik kesiminde Türkiye’nin oluşturduğu “tampon bölge” var. Türkiye, Fırat’ın doğusunda Tel Abyad-Resulayn arasındaki “tampon bölge”yi tamamlamak istiyor. Fırat Nehri’nden Irak’a kadar ki 460 kilometrelik hat boyunca yayılan kesintisiz bir “güvenli bölge” peşinde.
Türkiye’nin üç askeri operasyon sonrası oluşturduğu tampon bölgeler, beş parçalı Suriye’de hassas bir dengenin üzerine kurulu. Türk birlikleri Fırat’ın doğusunda ABD, Batısında ise Rus askerleriyle ortak devriye görevine katılıyor.
TAHRAN ARABULUCU
Reisi ve Erdoğan Ankara’da kapalı kapılar ardında bölgedeki sorunları ele alırken Astana’daki Suriye zirvesinde konuşan İranlı diplomat Ali Aşgar Hacı, Tahran’ın Suriye ve Türkiye arasında olası bir yakınlaşma için aktif olarak çalıştığını ve ilişkilerin yeniden kurulmasını hedeflediğini söyledi. İranlı diplomat Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygının hem İran hem de Türkiye’nin paylaştığı ortak bir çıkar olduğunu vurgularken, Ankara ve Tahran’ın Kürtler ve Suriye’ye yönelik iki ülkenin tezlerini özetledi.
SAHAYI İRAN’A BIRAKMAZ
Suriyeli gazeteci Sarkis Kassargian, ABD’nin çekilme iddialarını şu şekilde değerlendiriyor: “Amerika’nın çekilme planı Suriye ordusuyla SDG’nin IŞİD’e karşı ortak savaşma planına bağlanıyor. Böyle bir adımın bu konektörde olmayacağını söylemek mümkün. ABD’nin Suriye’de güç bulundurmasının iki sebebi var. Birisi İran’ın Suriye üzerinden Hizbullah’a ve Hamas’a yaptığı desteğin yolunu kesmek. İkincisi de Suriye’nin petrol kuyularını kontrol edip Şam’ı ekonomik ablukaya almak. İsrail’in bu kadar sıkıştığı bir dönemde asker çekip sahayı İran’a bırakması mantıklı gelmiyor. ABD, Şam ile normalleşme adımları atmadığı için Esad’ın eline güçlendiren bir adım atmaz. Sahadan çekilip IŞİD ile mücadeleyi SDG ve Suriye’ye bırakması akıl karı değil.”
HESAPLAR, OYUNLAR İÇİÇE
ABD ve NATO’ya istediğini veren, Prof. Dr. Mustafa Türkeş’in ifadesiyle “ABD ile yeniden nikah tazelemek isteyen” AKP’nin Batı ile NATO zemininde uyumlu gidişatının bölgesel konulara yansımaları olacaktır. Bu yeni bir “kontrollü” sınır ötesi harekat da olabilir, Türkiye’ye alan açılması şeklinde de cereyan edebilir. ABD’nin bölgedeki askeri varlığını gözden geçirebileceğine dair işaretleri Türkiye’ye savaş örgütü NATO’da yüklenen yeni misyonla birlikte değerlendirmekte yarar var. İran, Irak, Suriye ve Türkiye hattında önümüzdeki günlerde daha çok “şaşırtıcı” gelişmeye tanık olacağız. Emperyalistlerin, bölgesel zorbaların, egemenlerin at koşturduğu bölgede yaşananların hiç birisi de halkların lehine olmayacak.