Bu hafta sonu yani 31 Mart 2024 Pazar günü, sandığa gideceğiz…
Önemli bir görevin sorumluluğunu taşıdığımız şimdiden bilinmeli…
Çünkü bu seçim, Türkiye’nin ve halkımızın geleceğiyle ilgili!
Seçim günü sadece yerel yöneticileri seçmeyeceğiz, aynı zamanda 2018’den beri devleti işgal eden otokratik yapıyı da oylayacağız…
Din tacirlerinin ülkemize biçtiği amorf bir düzen olan ılımlı İslam (neyse?) ile laik demokrasiyi kabul eden rejim arasındaki tercihimizi yapacağız…
Demokratik sosyal hukuk devletine mi? Şerri hükümlerle yönetilen, yurttaşı kul yapılmış, halkı ümmet yerine konulmuş, günah işleyen, hırsızların kol gezdiği, emperyalistlerin ülkeyi soyduğu mevcut düzene mi oy vereceğiz?
∗∗∗
Geleceğimizi, mal varlıkları şaibeli, ülkesini soyan, ahlak yoksunu yöneticilere mi, yoksa dürüst namuslu ve halkı için çaba gösteren yetkin insanlara mı teslim edeceğiz?
İnsanlarına ihanet etmiş kindar ve bağnaz dindarların oluşturduğu nesli mi yoksa, kızları da dahil aydınlanmış çağdaş gençlerin kurduğu bir düzeni mi tercih edeceğiz?
Kadına şiddet uygulayan hatta öldürme kolaylığına ulaşmış bir toplumda mı? yoksa “Kadın erkek eşittir hatta kadın varlığımızın tek nedenidir” diyen saygın bir çoğunlukta mı yaşamak isteyeceğiz?
Emeği sömürülmeyen, emeklisi açlığa terkedilmeyen, çiftçisi üreten, elde edilen zenginliği adil üleşen, siyasetçisi sorgulanabilen, devleti hesap veren bir ülkeyi mi hedefliyoruz?
∗∗∗
Yoksa; rüşveti çocuklarıyla paylaşan, para makineleriyle sayıp kasalarına koyan, evdeki milyonlarca doları ve avroyu “oğlum sıfırla” diyerek halktan kaçıran, ayakkabı kutularında milyonlarca döviz saklayan, uyuşturucu kaçakçılığını nüfus ticaretiyle koruyanlara mı oy vereceğiz!!
Bunlarla yol yürümenin bizleri, çırılçıplak bırakacağını da artık görmeliyiz…
∗∗∗
Atatürk’ün kurduğu laik demokratik sosyal hukuk devleti yerine emperyalistlerin yeni kapitülasyonlarına mahkûm edilmiş bir ülkede yaşamak bize yakışmıyor!
Talibanlaşan bir anlayışla aydınlık geleceğimizin yok edilmesine izin vermemeliyiz ve torunlarımıza çağdışı bir yaşam bırakma vicdansızlığını yaşamamalıyız…
∗∗∗
İktidar, emeğimizi sömürüyor…
İktidar, can ve malımıza göz dikiyor…
İktidar, Anadolu’yu yağmalıyor…
İktidar, kapitalizmin tüm vahşetini üzerimizde deniyor!
Çünkü kendini bu ülke ve insanlarına ait hissetmiyor…
Halkları aldatan, insanları kandıran, kaynaklarımızı çalan bir yönetim biçimi uyguluyor…
∗∗∗
Demokrasiyi askıya aldı…
İnsanları ayırdı…
Eşitliği yok etti…
Zenginliği yandaşa, kalıcı yoksulluk ve de açlığı soyduğu yurttaşa bıraktı…
Frensiz ve dengesiz ülkeyi keyfince yönetiyor…
∗∗∗
Bir örnek vermek istiyorum…
Hatırlarsanız; Tank Palet fabrikasının ihtiyaçtan dolayı 50 milyon dolara Katar’a devredildiğini Partili Cumhurbaşkanı bizzat açıklanmıştı.
Kıyamet koptu ama bir zaman sonra unutturuldu, “fabrika” Katar’a gitti…
Bir zamanlar bizim olan fabrikanın şimdi en iyi müşterisi biz olduk!
∗∗∗
Geçtiğimiz zaman içinde Ülke hazinesinden 55 milyon doları Elon Musk’ın şirketine vererek Silifkeli hemşerim Alper Gezeravcı’yı uzaya gönderdik…
Sevindik. “Bizim de bir astronotumuz oldu” diye!
Güzel de!
Meğer uzaya gönderdiğimiz astronotu, yerel seçimlerde propaganda malzemesi yapmak için yollamışız…
Astronot Alper işi gücü bırakmış, İzmir Cumhur ittifakı adayı Hamza Dağ’a destek vermek için İzmir’de dolaşıyor….
55 milyon doları AKP cebinden vermedi, milletin parası harcadı…
Astronot Gezeravcı acaba, CHP, SOL PARTİ, TİP, TKP, İYİP, DEM, Yeniden Refah ve isimlerini sayamadığım diğer partilerinin mitinglerine davet edilse gider mi?
Ya da gönderilir mi?
Gitmez ya da gönderilmezse hukuki müeyyidesi olur mu? (!!!)
Devletin astronotu mu, Cumhur İttifakı’nın astronotu mu?
Sadece AKP kullanacaksa, uzay yolculuğu ücreti 55 milyon doların vergilerimizden verildiğine göre AKP’den tahsil edilmesi gerekmiyor mu?
Bu sorularıma cevap veremeyeceklerini biliyorum…