Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın görüşmesinden birçok manşet çıktı. ‘Hileli seçimler’den ‘Brunson’ı serbest bıraktı’ya, Suriye’den F-35’lere kadar Trump, dikkat çeken açıklamalar yaptı. O açıklamaları CHP’li İlhan Uzgel Cumhuriyet’e verdiği röportajda, “Türkiye, ABD’den istediğini alamadı” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump, görüşme boyunca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, “Saygın bir lider”, “Sağlam adam” ve “İnatçı ama kendisini seviyorum” gibi ifadelerle övse de, kurduğu bazı cümleler alışılagelmiş bir diplomatik ortamda kriz yaratabilecek türdendi. Trump, Oval Ofis’teki konuşmasının hemen başında, geçmişte Erdoğan’a açtığı bir telefonla Rahip Brunson’ı serbest bıraktırdığını söyledi. Yine konuşmasının girişinde, kaybettiği 2020 seçimini ‘hileli’ diyerek anarken, Erdoğan’a bakarak, “Hileli seçimleri herkesten daha iyi bilir” sözlerini kullandı.
‘SESSİZ KALMAMASI GEREKİRDİ’
CHP Dış Politika Koordinatörü İlhan Uzgel, bu sözlerle ilgili Cumhuriyet’e, “Brunson konusu ülkemiz adına çok rahatsız edici. Trump, Türkiye’de hukuk devletinin olmadığını bütün dünyaya ilan etmiş oluyor ve yanında oturan Cumhurbaşkanı tek bir söz söylemiyor. En azından ‘Ben vermedim, mahkemede beraat etti’ gibi bir cümle edilmesi gerekmez miydi? Seçim hileleri konusu da basın toplantısındaki sorunlu konulardan biriydi. Bu ifade birçok şekilde okunabilir. Ama her şekilde bir nezaketsizliktir. Burada Cumhurbaşkanı’nın müdahalede bulunup, örneğin, hiç değilse şeklen de olsa Türkiye’deki seçimlerde hile olmadığını söylemesi ya da buna benzer bir düzeltme yapması beklenirdi” değerlendirmelerinde bulundu.
‘SURİYE’Yİ ALDILAR’ SÖZLERİ
Trump, Suriye konusunda ise, “Erdoğan, Suriye’nin geçmiş liderinden kurtarılmasından ve bu mücadelenin başarıya ulaşmasından sorumlu olan kişidir. O, bu sorumluluğu almıyor ama bu, gerçekten büyük bir başarı” dedi. Bu noktada eski MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a bakarak, “Yani, onlar senin adına hareket edenler. Bunun için bence senin övgüyü alman gerekiyor” sözlerini kullandı. İlhan Uzgel ise, “Trump’ın bu tür ucuz, konuğunu öven söylemlerinin bir değeri, ağırlığı yok. Suriye’yi takip edenler Esad’ın devrilmesi sürecinin nasıl yaşandığını, hangi Batılı istihbarat örgütlerinin işin içinde olduğunu gayet iyi biliyorlar. Aradan geçen sürede bu bilgilerin bazıları kamuoyuna yansıdı. Suriye’de Esad yönetimi dış destekli operasyonla yıkılırken, bundan en kârlı çıkan ülke İsrail oldu. Bu gerçek ortadayken, İsrail her gün Suriye’yi vururken, istikrarsızlık yaratırken, Türkiye ancak yanına Katar ve Suudi Arabistan’ı alarak İsrail’in etkisini dengelemeye çalıştı” dedi.
SAVAŞ UÇAKLARI VE CAATSA
Erdoğan-Trump görüşmesinde F-35 ve F-16 satışları ile CAATSA yaptırımları da gündeme geldi. Trump, görüşmede CAATSA yaptırımlarını ‘hemen kaldırabileceğini’ söylerken, görüşme sonrası, “Türkiye ile F-35 konusunda anlaşma yapacak mısınız” sorusuna, “Bu konuda kolayca anlaşma yapabiliriz ama önce Erdoğan’ın bizim için bir şey yapması gerekiyor” dedi.
İlhan Uzgel bu konuyla ilgili ise, “CAATSA yaptırımlarının kısa vadede kaldırılması zor görünüyor. Bu yaptırımlar Kongre tarafından Rusya’dan S-400 füze sistemi alındığı için getirildi. Bu konuda herhangi bir ilerleme sağlanmış değil. İkinci olarak, İsrail şu anki koşullarda Türkiye’nin F-35 uçağı almasına karşı çıkıyor. Suriye’de istikrar sağlanmadan, ki kolay ve yakın görünmüyor, bu direncin kırılması mümkün görünmüyor. Üçüncü ve bunun uzantısı olarak, Kongre’de İsrail’e yakın ve Rum lobileri bu konuda ortak hareket ediyorlar. Bunun da değişmesi gerekiyor. Türkiye’nin parasını ödeyerek, üretim sürecinde yıllardır yer aldığı F-35 uçağı alabilmesi için ödün vermeye davet edilmesi çok ağır bir dış politika başarısızlığını, beceriksizliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bir de kameralar önünde bunun dile getirilmesi, Türkiye açısından yine ezildiğimiz, bu yükün altında kaldığımız anlamına geliyor” sözlerini kullandı. Uzgel nihayetinde, “Erdoğan kendi iktidar ömrünü uzatmak için bir seri ödün vererek ABD desteğini almaya çalıştı. Buradan Türkiye için hiçbir olumlu sonuç çıkmamıştır” değerlendirmesinde bulundu.
BARRACK’TAN MEŞRUİYET SÖZÜNE ‘DÜZELTME’
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, önceki gün Trump’la yaptığı bir konuşmayı aktarmış, Trump’ın, “Erdoğan’a ihtiyacı olan şeyi verelim: Meşruiyet” dediğini söylemişti. Türkiye’de tepkilere yol açan bu sözler sonrası Barrack, bir ‘düzeltme’ yaptı. DW Türkçe’ye konuşan Barrack, meşruiyet kelimesiyle ‘saygı’nın kastedildiğini savundu. Barrack, “Avrupa Birliği onları (üye olarak) almıyor. Bu çok sinir bozucu değil mi? Bu saygısızlık. Başkanımız Türkiye’nin bizim ve NATO için yaptığı her şeye hayran. Bu nedenle meşruiyet kavramından kasıt saygı. ABD Başkanı’nın saygı göstererek onu davet edip ‘Sorunlarınız nelerdir anlatın’ demesi” sözlerini kullandı.
WİTKOFF’TAN KALIN VE FİDAN İTİRAFI
ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, önceki gün Concordia Zirvesi’nde dikkat çekici sözler sarf etti. Witkoff, “Tom (Barrack) Türkiye’de, o bölgede olan biten her şey için çok önemli olan iki kişiye sahip. Biri İbrahim adında bir beyefendi, kendisi oranın istihbarat başkanı, diğeri de Hakan, onların dışişleri bakanı. Azerbaycan’da, Ermenistan’da, belki Ukrayna meselesinde bir sorunla karşılaşabiliriz. Bahsettiğim bu beyler, bu alanlarda uzmanlar. Trump yönetiminin bu çalışma şekli beni cesaretlendiriyor. Trump, Tom’u arıyor ve Tom’a diyor ki ‘İbrahim’in bu konudaki görüşü nedir?’ İşte biz böyle birlikte çalışıyoruz. Bu iletişimle elde ettiğimiz başarıların sınırsız örneği var” açıklamasını yaptı.