Barış Pehlivan : ADALET BAKANLIĞI’NA GÖNDERİLEN RAPOR
Önce bazı rakamlar…
1 Ekim 2024 verilerine göre…
- Türkiye’deki cezaevlerinde şu an, 12-18 yaş aralığında olan 3 bin 532 tutuklu ve hükümlü çocuk var.
- Bu çocuklardan 299’u okuma ve yazma dahi bilmiyor.1685’i sadece ilköğretim okulundan mezun olmuş. 55’inin eğitim durumuna dair ise hiçbir bilgi yok, “bilinmeyen” diye kayıtlara geçmiş.
- 2023 yılında suça karışan çocuk sayısı 178 bin 834. Bu çocukların yüzde 39.8’ine yaralama, yüzde 20.8’ine hırsızlık, yüzde 7.7’sine pasaport kanununa muhalefet, yüzde 4.9’una uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 4’üne ise tehdit suçları isnat edildi.
- 2010-2022 arasındaki 12 senede suça sürüklenen çocuk sayısı yüzde 148 arttı.
- 2020 verilerine göre; soruşturmaya uğrayan çocukların yüzde 52’sinin daha önce de bir suç öyküsü var.
ADALET BAKANLIĞI’NA GÖNDERİLEN RAPOR
Görmüşsünüzdür; şiddet haberleri üst üste duyulunca yeni yargı paketi gündeme geldi. Neymiş, cezasızlık algısı yok olacakmış! Nasıl mı? 2 yıl altında ceza alanlar da cezaevine girecekmiş! Halbuki “algı” dedikleri gerçeğin, müebbetle cezalandırılması gerekenlerin dışarıda olmasıyla ilgisini unutturmaya çalışıyorlar. Özetle; geleceği kurmak yerine, anı savuşturuyorlar.
Çok şeyi görmemizi istemiyorlar. Polisimizi şehit eden 19 yaşındaki birinin 26 suç kaydıyla hapiste olması gerektiğini tartışıyoruz da o yaşa o kadar suçu nasıl biriktirdiğini konuşamıyoruz. Tam da bu noktada Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’nın bir raporunu inceliyorum.
Suça sürüklenen 114 çocukla 2020 yılında yapılan görüşmelerin sonucunu anlatan rapor, Adalet Bakanlığı’nın tozlu raflarında da var. Lakin suça sürüklenen çocukların sayısı, böylesi çalışmaların pek de dikkate alınmadığını gösteriyor.
İşte suça değil iyiliğe bulaşmış bir gelecek için o raporun sonuç bölümünden bazı kesitler…
- Türkiye’deki adalet sistemi suça sürüklenen çocuğu merkeze almak yerine eyleme odaklanan yapısıyla cezalandırıcı bir işlev görmektedir. Çocuğun suçla yeniden ilişkilenmesinin önlenmesinde bu alanda çalışan tüm kurum ve kuruluşların birlikte, multidisipliner bir çalışma prensibiyle çocuğun yüksek yararı ilkesi doğrultusunda işbirliği içinde olması önem teşkil etmektedir.
- Çocukları suça sürükleyen nedenlerin çevre koşulları da göz önünde bulundurularak ele alındığı, çocukların kendilerine özgü özelliklere sahip birer birey olarak kabul edildiği, çocukların yasal anlamda haklarının gözetildiği, en yüksek seviyede korunduğu bir adalet mekanizmasının uygulanması gerekmektedir.
- Çocuk ile ilgili olan devlet kurum ve kuruluşlarında uzmanlaşmış çocuk birimlerinin oluşturulması ve bu birimlerin işlerliklerinin çocuk politikasının ilkelerine uygun olması önem teşkil etmektedir.
- Çocukları özgürlüğünden yoksun bırakmanın son çare olarak değerlendirildiği bir düzen olmalıdır. Mevcut ceza infaz kurumlarının yapısı ise eğitim, iş ve mesleğe yönelik faaliyetlerin de olduğu bir eğitim evi modeli olarak oluşturulması gerekmektedir. Ceza infaz kurumundan tahliye olan çocukların toplum tarafından damgalanmaları konusunda çok hassas olmaları sebebiyle, çocukların adli sistemin her aşamasında ön planda olmasına yol açabilecek durumların ortadan kaldırılması yanı sıra gizliliğe önem verilmesi gerekmektedir.
- Çocuk adalet sisteminin asıl amacının, çocuğu cezalandırmak değil, çocuğun suç ile neden ve nasıl ilişkilendiğini saptayarak, değişen ihtiyaçarına uygun destek mekanizmalarını çocuğa sunmak, böylelikle suç ile yeniden ilişkilenmesini önlemektedir. Söz konusu önlemenin öncelikle çocuk dostu bir adalet anlayışının ön planda olduğu ve çocuk-yetişkin ayrımının her koşulda gözetildiği bir sistem ile gerçekleşmesi mümkündür.