Parçalı bulutlu

Fikri Sağlar : Laik demokrasinin gücü; Köy Enstitüleri…

Gündem - 18 Nisan 2024 09:06 A A

Laik demokratik ve halkçı Atatürk Cumhuriyeti’nin dünyaya armağan ettiği en önemli kurumlarından bir olan “Köy Enstitülerinin” dün, kuruluşunun 84.Yılıydı…

Türkiye’nin Eğitim Bayramıydı…

İktidar “17 Nisan Bayramını,” Köy Enstitülerinden nefret” ettiği için yine unuttu!

∗∗∗

Oysa,” aydınlanma devriminin” en önemli kurumu olan Köy enstitüleri, çağdaş ve saygın Türkiye’nin temel taşı olmuştu…

Hasan Ali Yücel’in;” “Biz, istiklal mücadelesinden itibaren sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek istedik.

Çünkü, ümmet döneminin böyle bir adamı vardı. Bu, imamdı…

İmam, cemiyetin manen hâkimidir.

Bu manevi hâkimiyet, maddi tarafa da intikal eder. 

Biz imamın yerine, köye devrimci düşüncenin adamını göndermeyi istedik.

Ve bu okulları açtık…

∗∗∗

Sadece bu açıklama bile, “cahil insandan oy alıyoruz!” diyen, eğitime, bilime, insana, emeğe ve doğaya düşman olanların, ülkemizde hangi yöntemle yuvalandıklarını ve neden laik düzene karşı olduklarını gözler önüne seriyor!

Aslında bu konuda çok şey yazılabilir…

Ama bir genç öğretmenin mektubu, Köy Enstitülerinin amacını, laik düzen kurulmadan çağdaş, refah içinde ve saygın Türkiye’nin yaratılamayacağını, herkesten daha iyi anlatıyor…

Kıvançla okuduğum bu yazıyı paylaşıyorum;

∗∗∗

BERKANT ve SAMANYOLU ŞARKISI

….Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek

Hiç merak ettiniz mi, şehirde değil, kerpiç evli bir köyde 1938’de dünyaya gelen ve 2012 yılında aramızdan ayrılan, unutulmaz “Samanyolu” şarkısını söyleyen BERKANT, ortaokuldayken piyano çalmayı nereden biliyordu?

Yetmiş sene evvel, ilkokuldayken, memleketin yüzde doksanında radyo bile yokken, mızıka ve akordeon çalmayı kimden öğrenmişti?

Henüz 14 yaşındayken, Frank Sinatra, Dean Martin, Nat King Cole şarkılarından oluşan repertuvara nasıl sahip olabilmişti?
Dedim ya, 1938’de köyde dünyaya gelen çocuk…

On sekiz yaşındayken orkestra kurmayı, Saksafon çalmayı, hangi vizyonla akıl etmişti?

∗∗∗

Çünkü…

Babası Hasan Akgürgen‘in Köy Enstitüleri’ndeki görevi nedeniyle Ankara’nın Hasanoğlan Köyü’nde dünyaya gelmiş, ilkokula Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde başlamış, babasının tayini gereği, Bilecik’e, Denizli’ye gitmiş ama, ailesi tarafından hep “köy Enstitüsü ruhuyla” büyütülmüştü…
Berkant’ın temel eğitimini aldığı “Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde” ; tarih derslerini Ordinaryüs Profesör Enver Ziya Karalzooteknik derslerini Profesör Selahattin Batu, ekonomi derslerini Profesör Muhlis Etekültür-edebiyat derslerini Sabahattin Eyüboğluziraat derslerini Profesör Kazım Köylücoğrafya derslerini Profesör Ferruh Sanır veriyordu.

Peki, ya müzik derslerini?

Âşık Veysel ve Ruhi Su!
Sene 1945!

Dahası, Ankara Konservatuarı’nın saygın ustaları klasik müzik öğretiyordu.

∗∗∗

Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün enstrüman demirbaşı şöyleydi: 259 mandolin, 55 keman, 37 bağlama, 8 akordeon, 3 piyano, 3 davul, 1 metronom ve 1 pikap…
“Harika çocuklar” Suna Kan ve İdil Biret, enstitüye misafir getiriliyor, teşvik için yaşıtlarından keman ve piyanonun duygu yüklü tınıları köy çocuklarına dinletiliyordu.
Âşık Veysel ve Ruhi Su ise saz çalmasını öğretiyordu…

∗∗∗

Âşık Veysel, enstitü bahçesine kiraz fidanı dikmiş, seneler sonra ziyaret edip kollarını açarak kiraz ağacına sarılmış, nasıl boy verdiğini hissetmişti…
Resim yapıyorlar, voleybol oynuyorlardı…

Sinema salonu vardı, tiyatro salonu vardı…

∗∗∗

Bedri Rahmi Eyüboğlu bir hatırasını şöyle anlatmıştı: “Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne gitmiştik. Okulun hayvanlarını barındıran ahırda bir çocuk gördüm. Gece nöbeti ona düşmüş, elinde kitap vardı, dalmıştı. Shakespeare okuyordu. Okuduğunu nasıl kavradığını, ertesi gün oynadıkları piyeste gördük…”
Mozart, Vivaldi, Beethoven dinliyorlar; Gorki, Tolstoy, Zola okuyorlardı. Molieré’in “Kibarlık Budalası”nı, Sofokles’in “Kral Oedipus”unu, Gogol’un “Müfettiş”ini sahneliyorlardı.

∗∗∗

Mesela, bir mezuniyet töreni programı sırasıyla şöyleydi: İstiklal Marşı, bağlama konseri, türküler, mandolin konseri, şiirler, keman konseri, piyano konseri, koro, Anton Çehov’un “Bir Evlenme Teklifi”, diploma takdimi ve topluca oynanan zeybek…
****

Gelmiş geçmiş tüm zamanların en şöhretli şarkısı “Samanyolu”nu ölümsüzleştiren, dededen toruna nesiller boyu adeta marş gibi ezberleten BERKANT, işte bu “ruh”un Türkiye’ye armağanıydı…
İşin ilginç tarafı, romantizm tarihimizin en önemli şarkısının adı “Samanyolu” ama, şarkının içinde tek kelime “Samanyolu” geçmiyordu…

Fikri Sağlar’ın yazısının devamı

Gündem - 09:06 A A
BENZER HABERLER
Hazır Site by Uzman Tescil webmaster